işte bu laflar hep bu dincilerin milleti kullanması için uydurduğu laflar. ulan hocalarda olan bölünme dinde yok. neredeyse her hoca bir mezhep haline gelmiş anlaşılır gibi değil bu durum.
tasavvufçu tabiridir. öyle herkes anlayamaz. bugün herkesin övdüğü mevlanalar, hacı bektaşî veliler, abdulhakîm arvasîler hep şeyhti. şeyhliğe ve tasavvuf tabirlerine karşı iseniz, mevlana'dan da nefret edeceksiniz, yunus emre'den de. yunus emre de şeyhtir.
efendim, kur'an'da peygamber dışında kimsenin yol göstericiliğine ihtiyaç olduğuna dair tek ayet yoktur deniyor... şeyh, adama kur'an tefsiri yapmaz zaten, allah'a ulaştırır. allah dostlarına bağlanarak allah'ın sevgisine mazhar olmanın yoludur tarikat. bundandır ki, böyle kimselere ''ehl-i batın'' denmiştir, ''gizlinin yolcuları''...
dolayısıyla, her şeyi çok bilen çakma ulema sözlük yazarlarının hakkında ileri geri konuşmaması gereken sözdür. bilmediğiniz şeyler hakkında susmayı öğrenin. bu da bir erdemdir.
islam'a ruhban sınıfı sokuşturma gayretidir. bunca yıllık ateistim, bunların dine verdiği zararın milyonda birini vermiş değilim. şu söylemiş, bu söylemiş hiç önemli değil. uzun uzun yazıp kıvırmanın da manası yok. kuran'da inananlara hitap edilir. kitabın "apaçık anlaşılır" olduğu söylenir. inananların hitabı anlamaları için peygamber dışında bir kişinin yol göstericiliğine ihtiyaç olduğu konusunda tek bir ayet bile yoktur. daha iyi bilenlerin görüşlerine kulak vermek başkadır, şunu bunu cennet aracısı bellemek başka...
hicri birinci asrin sonunda soylenmis bir sozu, 1990larin turkiyesinde soylenmis gibi yorumlamak ve yargilamak isteyen, ve hakikatten kendilerine pay cikarma derdinde olmayan kisilerin anlayamamasinda garip bir durum olmayan sozdur..
ha bir de, hayata gozlerini yeni acmis bebeler var ki, onlar icin dinci, yobaz, gerici, hatta yeri geldiginde yesil sermayenin slogani bile olabilecek bir sozdur bu.. seyh geciyo ya icinde.. *
şeyhi olmamaktan kasıt başına buyruk yaşamak, diğer insanların yazdıklarını okumamak, söylediklerini dinlememek değildir.
şeyhi bir klavuz olarak alırsak şayet bu, insana sadece yardımcı bir faktördür. hayatı anlamlandırmada, inancı açıklamada. ama bir insanın illa bir şeyhe tabi olması gerektiğini iddia etmek, bahsi geçen kişinin aklının, düşüncesinin, yorumunun önemi olmadığını vurguluyorsa bu düşünce sakattır. bizim izah ettiğimiz nokta da budur.
örneğin islam dini nde inanan kişinin, hristiyanlık daki gibi bir yardımcıya (papaz)ihtiyacı yoktur. kişi ibadet etmek için bir imama da ihtiyaç duymaz.(toplu ibadet tercih meselesidir zira) hal böyle iken, kiş isterse beğendiği, görüşleri aklına yatan ilahiyatçıların kitaplarını okur, yorumlarını dinler ve ona göre yaşamını düzenleyebilir. burada dikkat edilirse tek bir kişiyi seçip, ona tabi olma, o ne derse dışına çıkmama gibi bir durum söz konusu değil.
hem zira allah ın özgür bıraktığı aklı, bireyi sadece belli bir insana ve onun görüşlerine mahkum etmenin ne dinle ne de akılla bağdaşır yanı olamaz.
günümüzde sadece bağlı olduğu tarikat ve cemaatin hak olduğunu ve diğerleriniin batıl, insanlara yanlış şeyler öğreten oluşumlar olduğunu iddia eden gruplar yok mu? var. bizim değindiğimiz husus da bu işte. adam çıkıp diyor ki, 'bizim imamamız, bizim hocamız en iyisini biliyor. bu zamanda ona tabi olmak gerekiyor.' bu anlayışa hak verirsiniz ki akıl ve mantık karşı çıkar.
akıl sahibi bir birey, dünyayı nesnel manada sorgulamaya başladığı andan itibaren kendi tercihlerini yapmada özgürdür. bu dinde de böyledir. insanları sadece bir insana tabi olman gerekiyor diye yönlendiremezsiniz. bir insan iki farklı ilahiyatçının yorumunu da dinler ve aralarından dilediğini benimseyebilir.
ayrıca şeyhi olmamak demek başına buyrukluk da değildir. (bir yukarıdaki entıride geçen bahis) hiçbir insan (anarşist değilse tabi) başına buyruk yaşadığını iddia edemez. ne mutlak manada özgürlük vardır ne de birileri mutlak bilgiye sahiptir. bir şeyhe (kılavuza) tabi olmak demek mutlak bilgiye ulaşmış olmak demek değilidir.