Kontrolün bende olmadığını bildiğimden ve yolculuğum boyunca hiçbir sorumluluğum olmadığından mıdır bilmem ama kendimle başbaşa kalabildiğim zamanları veren yolculuklardır.
An itibariyle gerçekleştirdiğim eylemdir ayrıca. Kulağımda müziğim, aklımda düşünceler, pencereden dışarıda ise hayaller var.
bir kültürdür, bir külttür. iyisiyle kötüsüyle bir maceradır.
birtakım alt başlıklar içerir:
-otobüse binme telaşı
bavulları bagajın en güzide yerine koymak ister kişi. bagaj fişini nereye koyacağını şaşırır. ilk kuruntu böyle başlar.
-yan koltuk
otobüse bindiğinde, yan koltuktaki kişinin nasıl bir insan olacağı merak edilmeye başlanır. otobüsün kalkışını firmanın içinde bekleme esnasında şöyle bir göz gezdirilen hiperaktif çocuklu bayanın yanına düşüldüğü görüldüğünde bir şeylerin ters başlamış olduğu anlaşılır. bismiii...
bir yandan sevimli görünmeye çalışılarak, çocuğun kafası okşanır, eli kapan çocuğun agzından el kurtarıldığında ''haydi hayırlısı'' denir.
-otobüs genel ahalisi
horlayan biri hep olmak zorunda mıdır? evet zorundadır.
-kişinin kendi bünyesi ve içerdikleri
kişi bok içerir. ne kadar inkar etsek de o bizim bir parçamız. ona saygısızlık, anında köşeye yatırılmakla sonuçlanır. (bkz: ishal) heh aferin, yedin baklaları dolmaları, çikolataları. afiyet olsun.
''psikolojik çiş''.. yurdum öss mağduru gençlerin, sınav öncesi yaşamaya başladıkları '' ya sınavda çişim gelirse ve ben 5 soruyu yetiştiremezsem'' kaygısıyla bünyeye enjekte olan bu hastalığın tıbbi bir adı da yok değil. var. bu tür fıldır durumlarda kendini belli eder ve kişi yolculuk boyunca her an altına işeyecekmiş gibi oturur. yoktur halbüse öyle bir çiş.
-bebek ağlaması
(bkz: insanın çaresiz olduğu anlar)
-çay kahve ikramı
muavinin iki koltuk ön sırada görünmesiyle başlar stres. ''yok ben içmeyeceğim bir şey teşekkür ederim'' demek için de bu kadar tetikte beklenilmez ki, yuh.
-abur cubur yeme esnası
hışır.. şıırr. hışş ''yok ben yapamayacağım galiba, tüm otobüs beni ve çubuk krakerimin ambalajının çıkardığı sesi dinliyor kesin.. çünkü insanları psikopat sanıyorum ben''
-su istemek
''neyse en iyisi içmeyeyim hem çişim de geldi''
ama gene de gece yolculuğu bolcana uyunduğu sürece süperdir.
* şehirlerarası otobüs yolculuğunda yapılan serviste çay istemen ve akabinde dağıtılan sıcak sudan, en arkada oturman sebebiyle normalden daha az koyduğu halde termosun dibinde kalan sudan daha da az nasiplenmen ve nihayetinde içtiğin bir şeye benzemeyen çayın iki fırtta bitmesi.
* ve şimdi daha iyi anlıyorum ki kadın-erkek ayrımının yapıldığı en büyük yer şehirlerarası yolculuk yaptığın otobüsler. bu ne rezillik. yanlışlıla bayan yanı (bu nasıl bir terimdir)kesilen biletin sahibi erkek kişisinin yaşadığı zor durumu gördüm ben. muavinin gelip bayana "her şey yolunda mi?" diye sorduğuna şahit oldum. sen kimsin! kimi kimden koruyorsun. töbe töbe!
* acaba her uzun otobus yolculuğu sonunda "ulan bir dahakine o boyun yastığından alacağım" diye hayıflanan kaç yolcu vardır ve nedendir ki yolculuğa başladığımız noktada boyun yastığı 1 ytl iken mola verdiğimiz noktada fiyatı 7 ytl ir. 5 ytl değil! resmen çok afadersiniz adam sikmedir bu! alt tarafı tek kullanımlık şişme boyun yastığı lan bu! şişme dedim de aklıma geldi...
* şehirlerarası otobüslerde ne zaman otobüsün saatine baksam hep göstergede ortam sıcaklığına denk geliyorum.
* muavinin horlayan olursa bana haber verin demesi ve en arka koltuğa geçip anında uyuması ve akabinde ucak gürültüsü gibi horlaması ve yolculardan birisinin dürtmesi sonucunda verdigi tepki;
iki adet biri sustuğunda diğeri çığlık atmaya başlayacak çocuk ( nöbet tutarlar genelde ) horlayan bir adam, yanındaki koltukta oturanı da araba tutması gerekir. nereden geldiği anlaşılmayan ayak kokusu, geyiğin dibine vurmuş iğrenç bir film, bu filme böğürerek gülenler, muavini azarlayan kokoş, kokoşun azarlamasıyla gerilen su istemeye korkacağınız asabi bir muavin, ön koltuktakinin koltuğu sonuna kadar yatırıp kucağınızda bulacağınız bir adet kafa... ıyyttt kabus gibi oldu lan.
tek başına yapılıyorsa insanın kendiyle baş başa kalıp triplere girmesine olanak sağlar. kulaklığı takıp düşünmeye başlarsınız. ayrıca çok güzel gözlem yerleridir. çünkü başka pek bi çareniz yoktur. yapacak pek işiniz yoksa milleti izlemeye koyulursunuz. ne okuyo, ne izliyo, nası hareket ediyo anlamsızca izlersiniz. gece yapıyorsanız yolculuğu yatağınızın önemini anlarsınız. bi varayım hemen kendimi yatağa atacağım düşüncesi içinizi kaplar. bi kaç güzel anıya sahip olmanızı da sağlarlar. kendi yaşadığım bir olayı anlatmak isterim: 2 tane yaşlı teyze gece boyunca muhabbet edip hem gençlere taş çıkarmış hem de şoförün başını şişirdiler. adamın her yaptıgına karışıyolar. azcık sert fren yapıyo. bunlar hemen 'kaptan niye öyle oldu' 'biraz dikkat etseniz' falan diyolar. en son sabaha karşı o teyzelerden bi tanesi 'kaptan bi su alabilir miyim' dedi. uyumayan bir kaç yolcu ve teyzelerin şaşkın bakışları arasında adam otobüsü sağa çekip teyzeye su verdi. sonra geçti koltuguna ve yola devam etti. teyzeler de varana kadar muhabbete devam etti. mesajı almamışlardı yani.
eninde sonunda biteceği düşünülerek kucağınıza yatan öndeki koltuktaki amca yada teyzeyi, yanınızda sizin üzerinize taşmış şekilde arada kafası sizin omzunuza düşen insanı, arka koltukta sürekli mızmızlanıp sizin koltuğu tekmeleyen ve arada bu ses küçücük çocuktan nasıl çıkıyo diye sizi şaşırtacak yükseklikte sesle ağlayan sıpayı görmezden ve duymazdan gelerek tadını çıkarmanız gereken eylemdir. kendinizi otomatiğe bağlayın, camdan falan bakın...