bir daha doğsam yine yaparım, yine severim, aşık olurum. hala seviyorum. uğruna ailemi ve bir zamanlar aşık olduğum şehri bırakıp arkama bile bakmadan peşinden giderim. benim için önemli olan onunla kuracağım ailedir. ben bu ilişkiye bu kadar sahipleniyorsam, karşımdaki insanı gözü kapalı sevdiğim için değil, ona en sade şekliyle güvendiğim içindir. mutluluk onsuz geçirdiğim günler, aylar kadar onunla geçirdiğim saatlerin, saniyelerin içinde de var. üzüldüğüm hiçbir konu yok. uzakta bile olsa birinin seni gerçekten seviyor olması, senin için, daha doğrusu sizin için çabalıyor olması her türlü noksanlığın üzerini örtecek bir temiz örtü gibidir.
özlem acı bir şey değildir. sadece sevgiyi güçlendirir. eğer doğru yönlendirebilirseniz.
şu diplomayı alayım, ilk iş sen nereye ben oraya. en kötü marmara bölgesinde bi yerlere. şu diplomayı alayım da bi.
eğer iki taraf da ciddiyse ve gerçekten sevip değer veriyorsa, her ne kadar zorlukları da olsa imkansız olmayan hatta güzel olan bir ilişkidir. sürekli görmediğin için daha çok özlersin mesela, yanına gidip görmek daha da anlamlıdır senin için, ya da bir şeyleri anlatmak, aşkım şöyle oldu böyle oldu, demek... tabiki zor olduğu insanı isyan ettiren anları da vardır ama eğer seviyorsan bütün o zorluklar görünmez oluverir. en güzel yanı da budur.
güven.tek mesele güven.yoksa içiniz içinizi yer.yerinizde duramazsınız.aşk meşk sonra.olmuyorda tabi bir süre sonra yürümezde.allah yaşayanlara kolaylık versin.2 yıl yaşadım.şimdi hayatımdaki o iki yılı çöpe atmış gibiyim.
-kızım aranızda bin kilometre var nasıl başarıyorsun yaa? ben olsam bıkmıştım özlemekten.
-bazen ben de şaşırıyorum biliyor musun? hatta çok anlamsız geliyor bazen. hatta bazen sadece 'ses'e aşık olduğumu düşündüğüm oldu. ama sonra ne oluyor biliyor musun? o ses seni öyle bi tanıyor ki, sessizliğinin içinden bile ne düşündüğünü, ne hissettiğini anlıyor. yani bi şekilde telepatik bi yol oluşturuyorsun karşındakiyle farkında olmadan. insanların susup bakışlarıyla anlattığı sevgiyi sen gözlerine bile bakamadan, telefonun ucundaki sessizlikte buluyorsun. yoruluyorsun evet. ama kimse de seni onun kadar iyi tanımıyor onu anlıyorsun işte. zaten insanın en önemli isteği birileri tarafından anlaşılabilmek değil mi? beni sessizliğimden tanıyan bi adam var karşımda. çok garip. ama gerçek işte. sonra bi de işin buluşma tarafı var. ne zaman aşti'nin önünden geçsem burnumun direği sızlar. sonra, bizim okulun konumu nedeniyle şehirler arası otobüsler hem dibimizden geçiyor. ulusoy mu dersin, kamil amca mı? hepsi başka bi anlamlı. hele otobüsten inip gözleri beni ararken yaşadığı o heyecanı görünce... nasıl tarif edeyim bilmem ki? gözlerimiz buluşunca herkes yok oluyor sanki. tüm binalar, insanlar, canlı cansız her şey... sadece o ve ben kalıyoruz işte. 15 milyonluk istanbul'da da öyle, ankara'da da. fark etmiyor. daha da güzeli, her seferinde koca dünyada iki kişi kalıyorsun işte. yani biten bir şey değil bu.
aşık mıyım? bilmem... tüm bu sıkıntıyı çekip 'seviyorum ulan!' diyebiliyorum. sesini geçtim, aradığını görünce aptal aptal gülüyorum. anlayacağın, hasret kaldığım bir çift yeşil göz beni divane eyledi. bazen o da şaşırıyor. sahi nasıl bu kadar sevebiliyorum seni? bilmem... belki sadece bir çift yeşil göz yüzündendir. belki aslında sen yanımdayken kimseden ve hiçbir şeyden korkmadığım içindir. belki de kokundur, kimsede olmayan. sıcacık kucağındır, belki de. güvendir, şefkattir. burnunun üstündeki çiller çok mükemmel durduğu için seni bu kadar çok seviyor da olabilirim. ya da ellerinin sıcaklığı da olabilir. güldüğün zaman dudaklarının kıvrımları veya kızdığın zaman çok sevdiğim 'trakya şivesi'yle konuşmandan dolayı da seni çok seviyor olabilirim.
ya da buraya yazdığım nedenlerin hepsi ve daha fazlası olduğun için. 'sen' olduğun için işte.
sevgiliyi görmeye giderken ihtihaç görülen dinlenme tesislerindeki kızdan pay almaya sebeptir.
mevcut sevgilinin yanına her gidişte biraz da tesisteki kıza vakit ayırsa olay tamamdır. zaten sevgilisini de o kadar görüyor.
sabahın köründe bi kahvaltı için yollara düşürür insanı.trene ** ya da otobüse hapseder bazılarını.yorucudur.her daim yan yana olunamadığından ötürü. tadını çıkarmayı biliyorsanız eğlencelidir aslında.
diğer insanlarca küçük sayılabilecek aslında kocaman olan bir mutluluğu dünyalara bedel sayabilmektir, tenin duyuların dokunuşun ötesine geçerek insanın kendi kendini aşabilmesidir böylesi bir aşk.
telefon şirketi ve seyahat şirketine çalışmaktır. ne kadar para o kadar iletişim ve görüşme. zordur ve tükenirken tüketir insanı. en zoru da 2 ayrı hayat yaşarken 1 olabilmektir.
Onu özlediğinde sarılamamaktır.
saçlarını koklayıp, öpememektir.
canı sıkıldığında teselli edememektir.
her istediğinde ellerini tutamamaktır.
mutlu olduğunda yüzüne gülememektir.
üzgün olduğunda omzunda ağlayamamaktır.
sahilde el ele yürüyememektir.
birlikte sinemaya gidememektir.
birlikte maç izleyememektir.
birlikte yemek yapamamaktır.
ona hediye alamamaktır.
kavga ettikten sonra sarılamamaktır.
ruh halini her zaman tam anlamıyla öğrenememektir.
kısacası, şehirler arası aşk yaşamak onu hissedememektir.
kimisine göre aşka özlem katan güzel bir ilişkidir. kimisine göre berbat birşeydir.
benceyse insanın sevdiği yanında olmalı be dostlar. ihtiyacın olduğunda sarabilmeli seni şöyle sımsıkı. korkma sevgilim ben yanındayım diyebilmeli.
ayrılık ihtimalinin ne kadar yüksek de olsa; şehirler arası aşk yaşayabilmek çoğu insanın başaramayacağı ancak başaran nadir insanların da gerçek aşkı hissedebildiği bir aşk türüdür.
saatlerce yüzünde gülücükle süren yolculuklar yaşanacak hadisedir. tam 2 yıl sürdü, ve onun için onun yaşadığı şehre yerleştim ve anında ayrıldı. hep aklıma kötü şeyler geldi, umarım doğru değildir.