şükrü erbaş

entry137 galeri9
    110.
  1. 110.
  2. Ben ona sıkıntılı güz günlerinde
    Yedi renkli yaz yağmurları dilemiştim
    Kırmak istememiştim duygu filizlerini
    Büyük bir ustalıkla susturup içimdeki uğultuyu
    Rüzgarımı olanca yumuşaklığıyla salmıştım üzerine
    incinmesin diye tek
    Acıyı bile ters yüz eden
    incelikli bir gülümsemeyle yüzümde

    Ben ona gittikçe soğuyan zamanlarda
    Sıcacık bir sığınak olayım istemiştim
    insanlar içinde üşüdükçe
    Güvenle gelebileceği

    Kuşların kanatları neden vardır?
    Bir insan neden ağlar yarı yaşına gelince?
    Bulutlar gökyüzünün yükü müdür, süsü müdür?
    Tutsağı mıdır rüzgarın, sevgilisi midir?
    Konuşayım istemiştim bir yüreğin dilince
    Yanıtı olmayan sorularda boğmak istememiştim

    Ben ona sabah olamasam da
    Dingin bir ikindi olayım istemişimdir
    Herşeyin usul usul durulduğu saatlerde gelsin
    Yüzünde uçuk bir gülümsemeyle
    Yaslasın yorgunluğunu gövdemin yaşlı çınarına
    Serip üzerine yapraklarımın ağırlıksız yorganını
    Dinlendireyim istemiştim
    Üşütmek istememiştim.

    Ben ona ne istemişsem bu yalnızlık aylarında
    Gecikmiş... ince... Güzel ve uzak...
    Biraz da kendime istemiştim
    Sevgi adına

    sitem
    5 ...
  3. 109.
  4. "Ayrılık ne biliyor musun" gibi harika şiirin sahibidir kendisi.
    2 ...
  5. 108.
  6. ...

    Öyle büyük umutlarım olmadı benim, büyük düşlerim, özlemlerim, büyük beklentilerim olmadı. Koşullarım beni oluşturdu ben acılarımı buldum. Herkes gibi yaşasaydım eğer, yaşamı onlar gibi görebilseydim çarşılar yeterdi avutmaya beni. Bir gömlek, bir ayakkabı, bir elbise; bir yemek lokantalarda; televizyon, halı, masa ve daha nice eşya yeterdi yalnızlığı örtmeye, kendimi göstermeye, varolmaya, ‘dar çevre yitikleri’nde önem kazanmaya...

    Oysa ben bir akşamüstü oturup turuncu bir yangının eteklerine, yüreği avuçlarımda atan bir can yoldaşıyla dünyayı ve kendimi tüketmek isterdim. Öyle bir tüketmek ki, sonucu yepyeni bir “ben”e ulaştırırdı beni, kederli dalgınlığımdan her döndüğümde... Bir ben ki tüm ilişkilerin perde arkasını görür de gülerdim sessizce yapay yakınlıklarına insanların. Kim kimi ne kadar anlayabilir Ömür hanım?

    Susmak yalnızlığın ana dilidir, Ömür hanım, şiiridir, beni konuşmaya zorlama ne olur. Sözün sularını tükettim ben, kaynağını kuruttum. Geriye bir büyük sessizlik kaldı yüreğimde, kalabalıklar, kalabalıklar kadar büyük... Yalnızım Ömür hanım, geceler boyu akıp giden ırmaklar gibi karanlıklar içre, öyle yitik, öyle üzgün, yalnızım... Sularım toprağa sızıyor bak. Yüzümü geceler örtüyor. Binlerce taş saklanıyor içimde. Kim kimin derinliğini görebilir, hem hangi gözle?

    Kendilerinin olan tek sözcük yok dillerinde, öyle çok konuşuyorlar ki... Bir söz insanın neresinden doğar dersiniz? Dilinden mi, yüreğinden mi, aklından mı? Düşlerinden mi yoksa gerçeğinden mi? Ve kaç kapıdan geçip yerini bulur bir başka insanda? Yerini bulur mu gerçekten? Sözü yasaklamalı Ömür hanım yasaklamalı... Kimsenin kimseyi anlamadığı bir dünyada söz boşluğu dövmekten başka ne işe yarıyor ki? Olanağı olsa da insanların yürekleri konuşabilseydi dilleri yerine, her şey daha yalansız, daha içten olurdu.

    ...

    Ve güz geldi ömür hanım
    1 ...
  7. 107.
  8. Kimsenin ortak türküsü yoktu ve kimse türküsünü bir başına söyleyemiyordu. Bir yere gitmeden, gelecek birisini bekliyordu herkes. Koro halinde susuluyordu ve yalnızca yüksek sesle konuşanlara inanır olmuştu insanlar. Gittiği en büyük uzaklık evinden işi olanlara, ne aşk, ne özgürlük, ne barış anlatılabilirdi...
    2 ...
  9. 106.
  10. Bunalıyoruz çocuk bunalıyoruz, biçim veremediğimiz şeylerin biçimini alıyoruz.
    11 ...
  11. 105.
  12. ...
    ben ona gittikçe soğuyan zamanlarda
    sıcacık bir sığınak olayım istemiştim
    insanlar içinde üşüdükçe
    güvenle gelebileceği

    kuşların kanatları neden vardır?
    bir insan neden ağlar yarı yaşına gelince?
    bulutlar gökyüzünün yükü müdür, süsü müdür?
    tutsağı mıdır rüzgarın, sevgilisi midir?
    konuşayım istemiştim bir yüreğin dilince
    yanıtı olmayan sorularda boğmak istememiştim

    ben ona sabah olamasam da
    dingin bir ikindi olayım istemişimdir
    herşeyin usul usul durulduğu saatlerde gelsin
    yüzünde uçuk bir gülümsemeyle
    yaslasın yorgunluğunu gövdemin yaşlı çınarına
    serip üzerine yapraklarımın ağırlıksız yorganını
    dinlendireyim istemiştim
    üşütmek istememiştim.

    ben ona ne istemişsem bu yalnızlık aylarında
    gecikmiş... ince... güzel ve uzak...
    biraz da kendime istemiştim
    sevgi adına

    sitem
    6 ...
  13. 104.
  14. 103.
  15. Eğme kirpiklerini gönlüm dolaşıyor
    Dilime garipsi bir tutukluk yapışıyor
    Gözlerim susuyor yüzünde göz göz
    Başımda bir koca kent uğultusu
    Eğme kirpiklerini ayrılık yaklaşıyor.

    Durup dururken eriyor yakınlığın
    Araya bilmediğim yollar düşüyor
    Ipıslak dönüyorum bir uzun dalgınlıktan
    Soluk soluğayım soğuk odalarda
    Eğme kirpiklerini yüreğim üşüyor.

    Gözlerimde salkımsaçak turna bulutları
    içimden incecik türküler geçiyor
    Uzak yalnızlığımda beni bulacaklar
    Beni ışıtacaklar kesme aydınlığını
    Eğme kirpiklerini gözlerin geçiyor.

    Bir ikindi serinliği kaldı elimizde
    O bitmez bildiğimiz günler bitiyor
    Şu sıralı kirpik izi yüzünde tel tel
    Şu incecik gölgeler akşamın ucudur
    Eğ ki kirpiklerini ayrılık başlıyor.
    9 ...
  16. 102.
  17. “...Ölümü bilerek nasıl yaşar insan, geride dünyanın kalacağını bilerek nasıl ölür; bilmek bütün acıların anasıdır..."
    1 ...
  18. 101.
  19. "şair cezaevi kapısında" adında bir şiir kitabı olan şair ve yazardır.
    1 ...
  20. 100.
  21. Sevemeyeceğim türden bir şairdir.

    Böyle arabesk, ağlak şairlere bir türlü ısınamadım gitti.
    0 ...
  22. 99.
  23. Akşamlar, Şehrazat, dünyanın her yerinde aynı kederle mi iner?
    Işık neden canımızdan çekilir bu saatlerde? Ağaçlar neden bir top pıtrağa döner? Kapılar ağırlaşır. Kimse başını kaldırıp da bakmaz gökyüzüne.
    insan çocukluğundan yeni bir soluk almadan katlanabilir mi?
    Kim inandırdı bizi Şehrazat, yaşamın ölümden büyük olduğuna?
    içine doğduğumuz sabah neden rüyalarımızdan daha kısa?
    insan kendisini sevmeden başkasına dokunabilir mi hiç?
    Çocuklarımız kirpiklerimizin gölgesinde nereye kadar büyür?
    Sevdiğimiz kadınlar bizim neyimizi sever Şehrazat?
    Şarkı söylemeden sabaha çıkabilir mi insan? Akşamlara kadar kaç ses yaramızı sevdirir bize?
    Sonra kapımız çalınır. Gelir bir dost tedirgin eşit sıkıntılarda. Neden yalnızlığımızı birbirimize gösterirken utanırız?
    insan konuşmadan da anlaşılmak ister. Sevdiğimiz insanlardan bunu beklemek çok mu Şehrazat?
    iyilik, korku içinde yaşar mı hiç? Haysiyet yarasının merhemi var mıdır? Yüzü yere düşen insan evlere nasıl sığar?
    Şimdi neden acı verir eski mutluluğumuz?
    Gönül yorgunluğu, insan yorgunluğu mudur, beden yorgunluğu mu?
    Kan pıhtısı bir arzuyla güzelliğe bakmak nasıl bir yaşama cezasıdır?
    Sonsuzluk, Şehrazat, ölümden sonra mı başlar, yaşayalım diye bize verilen şu hayat mıdır?
    5 ...
  24. 98.
  25. Kocaman Bir Çocuğu Öpüyorsun adlı şiirini aşağıdaki linkte seslendirdiğim şair:

    https://soundcloud.com/us...aman-bir-cocugu-opuyorsun
    0 ...
  26. 97.
  27. Şükür cehalet bitti! Kimse okumuyor, herkes yazıyor. Kimse öğrenmiyor, herkes biliyor. Kimse susmuyor, herkes konuşuyor. Kimse çekilmiyor, herkes ortada. Kimse kederlenmiyor, herkes şenlik. Kimse yere bakmıyor, herkes yıldız tozu. Kimse sevmiyor, herkes arzu ediyor. Kimse gözyaşı değil, herkes küfür. Kimse eşik değil, herkes duvarların ötesi. Kimse gölge değil, herkes ışık. Tevazu bitti. incelik bitti. Hatıra bitti. Gönül bitti. Şarkı bitti. Bir aynalar pazarı ki, yaşıyoruz işte...

    kuş uçar kanat ağlar
    4 ...
  28. 96.
  29. -ömür hanımla güz konuşmaları-

    ve güz geldi ömür hanım. dünya aydınlık sabahlarını
    yitiriyor usul usul. insanın içini karartan bulutların seferi var göğün maviliğinde. yağmur ha yağdı ha yağacak. incecik bir çisenti yokluyor boşluğunu insan yüreğinin.
    hüznün bütün koşulları hazır. nedenini bilmediğim bir
    keder akıyor damarlarımdan. kalbimin üstünde binlerce
    bıçak ağzı... ve yüzüm ömrümün atlası; düzlükleri bunaltı, yükseklikleri korku, uçurumları yıkıntılarımla dolu bir engebeler atlası. yaşamak bir can sıkıntısı mıdır ömür hanım?
    5 ...
  30. 95.
  31. Yasayan sairdir. (Bilmeyenler var). Her siiri ayri guzel. Guzel adam..
    5 ...
  32. 94.
  33. Yüreğimde büyüttüğüm gül güneşe çıkamaz
    Yüreğim o gülü büyütmezse ışıyamaz.

    Günüm seninle başlasın istemiştim
    Çok değil ki…
    Bir içten gülüşünle ışısın gecem
    Uzun suskunlukların dilsiziydim
    Sesin aksın istemiştim dupduru
    Dağ suları gibi serin
    Yüreğimin ölü topraklarına.
    Kirpiklerin gölgelesin yüzümü
    Gözlerin ömrümün göğü olsun
    Demiştim, çok değil ki…

    Bir uzun yürüyüş düşlemiştim
    Avuçlarının ince çizgilerinde
    Öperek ürkek gülümsemeni usulca.
    Dünya tepeden tırnağa sen
    Buğulansın istemiştim ılık nefesinle
    içimin buzlu camları.
    Rüzgârda titreyen dallar misali
    -Bilsen unutmuşum nicedir-
    Ürpersin tüylerim tel tel her değdikçe
    Savrulan saçların solgun tenime.
    Çok değil ki, kırılsın acının ayazı
    Mutsuzluk dinsin biraz demiştim.

    Bir uzun güz geçmişti bin uzun hüzün
    Sevgi denilen o ilkyazın üzerinden
    Yaşamak eski sevincini çoktan yitirmişti.
    Düşsün istemiştim yüzünün sabahından
    Ömrümün akşamına bir düş inceliğinde
    Öpüşün, dudağında çiçeklenen çiy taneleri.
    Çok değil ki, çok değil ki diz çöküp
    Göğsünün köpüren pınarlarından
    içeyim istemiştim hayatın can suyunu
    Ağzının pembe ufuklarında soluklanarak.
    Bir dem barışık olsun can ile ten demiştim
    Bir dem iliklerimde duyayım yaşamayı
    Uyumun mutluluğunu sende bularak.
    10 ...
  34. 93.
  35. 92.
  36. Hatıra isimli şiirin kalemi. "Tanrı'ya insanın yalnızlığını ekliyorum" dizesiyle yalnızlığın doğasını tek satırda izah eden güzel insan ama insan...
    2 ...
  37. 91.
  38. 'gülün sesi gül kokar' kitabının yazarı olan şair.
    adı üzerine düşünülmesi gereken bir kitap ismi.
    insanda böyledir, sesinden fikirlerinden düşüncelerinden gül olup olmadığı anlaşılır. seni neyin beklediğini az çok tahmin edersin. hiç görmeyen birisi gülü sevebilir. kokusunu hisseder. hemde koklayan birine göre gülün daha güzel koktuğuna, olduğuna inanır.

    Sen bende neleri öpüyorsun bir bilsen
    Herkesin perde perde çekildiği bir akşam,
    Siyah bir su gibi yollara akan yalnızlığı öpüyorsun.
    Ağzında eriklerin aceleci tadı
    Elleri bulut, gözleri ot bürümüş ekin tarlası,
    Bir çocuğun düşlerine inen tokadı öpüyorsun.
    Yağmur her zaman gökkuşağını getirmiyor.
    Aralık kapılarda bekleyişin çarpıntısı
    Bir kadının eksildikçe ömrüme eklenen
    Uzun gecelerini, solgun gövdesini öpüyorsun.
    2 ...
  39. 90.
  40. Öyle ucuz ettiler ki her şeyi
    Sözü, saygıyı, erdemi
    Ölümü bile kirlettiler.
    1 ...
  41. 89.
  42. Gittikçe yalnızlaşıyorsunuz insan kardeşlerim
    Ne bir ortak sevinciniz kaldı sizi çoğaltacak
    Ne bir içten dostunuz var acınızı alacak
    Unuttunuz nicedir paylaşmanın mutluluğunu;
    Toprağı rüzgârı denizi göğü
    O her zaman bir insanla anlamlı
    Tükenmez bir hazine gibi kendini sunan doğayı
    Unuttunuz, gömülüp günlük çıkarların
    Ve ucuz korkuların kör kuyularına
    Daraldıkça daraldı dünyaya açılan pencereniz.

    Fırlayıp ilk ışıklarıyla günün dağınık yataklardan
    Koşaradım gidiyorsunuz işinize değişmeyen yollardan
    Kurulmuş saatler gibi günboyu çalışıp tekdüze
    Uzayan gölgelerle koşaradım dönüyorsunuz evinize.
    Ne kadar uzaksa bir felaket sizden o kadar mutlusunuz
    Unuttunuz başkalarının acısını duymayı
    Küçük çıkarların büyük kurnazları
    Alışverişe döndü tüm ilişkileriniz, hesaplı, planlı
    Sevgileriniz ayaküstü, ilgileriniz koşaradım
    Unuttunuz konuşmayı kendinizi vererek
    Düşünmeden bir başka şeyi, içten yalın dürüst
    Dışa vurmayı duygularınızı
    Unuttunuz, neydi bir ince söze yakışan en güzel davranış.

    Gittikçe yalnızlaşıyorsunuz insan kardeşlerim
    -Ki bu en büyük kötülüktür size-
    Yıkanmıyor bir kez olsun yüreğiniz yağmurlarla
    Denizler boşuna devinip duruyor bir çarşaf gibi
    Gerip ufkunuza mavisini, çiçekler her bahar
    Uyanışın türküsünü söylüyor da görmüyorsunuz.
    Sizin adınıza dünyanın pek çok yerinde
    insanlar dövüşüyor ellerinde yürekleri birer ülke
    Anlamıyorsunuz inançlarını bir kez düşünmüyorsunuz.
    Ömrünüzü güzelleştirecek bir şey almadan hayattan
    Bir şeyler bırakmadan ardınızda gelecek adına
    Koşaradım tükeniyorsunuz insan kardeşlerim
    Koşaradım
    Duymadan bir gün olsun dünyayı iliklerinizde..
    1 ...
  43. 88.
  44. KOŞARADIM

    Gittikçe yalnızlaşıyorsunuz insan kardeşlerim
    Ne bir ortak sevinciniz kaldı sizi çoğaltacak
    Ne bir içten dostunuz var acınızı alacak
    Unuttunuz nicedir paylaşmanın mutluluğunu;
    Toprağı rüzgarı denizi göğü
    O her zaman bir insanla anlamlı
    Tükenmez bir hazine gibi kendini sunan doğayı
    Unuttunuz, gömülüp günlük çıkarların
    Ve ucuz korkuların kör kuyularına
    Daraldıkça daraldı dünyaya açılan pencereniz.

    Fırlayıp ilk ışıklarıyla günün dağınık yataklardan
    Koşaradım gidiyorsunuz işinize değişmeyen yollardan
    Kurulmuş saatler gibi gün boyu çalışıp tekdüze
    Uzayan gölgelerle koşaradım dönüyorsunuz evinize.
    Ne kadar uzaksa bir felaket sizden o kadar mutlusunuz
    Unuttunuz başkalarının acısını duymayı
    Küçük çıkarların büyük kurnazları
    Alışverişe döndü tüm ilişkileriniz, hesaplı, planlı
    Sevgileriniz ayaküstü, ilgileriniz koşaradım
    Unuttunuz konuşmayı kendinizi vererek
    Düşünmeden bir başka şeyi, içten yalın dürüst
    Dışa vurmayı duygularınızı
    Unuttunuz, neydi bir ince söze yakışan en güzel davranış.

    Gittikçe yalnızlaşıyorsunuz insan kardeşlerim
    -Ki bu en büyük kötülüktür size-
    Yıkanmıyor bir kez olsun yüreğiniz yağmurlarla
    Denizler boşuna devinip duruyor bir çarşaf gibi
    Gerip ufkunuza mavisini, çiçekler her bahar
    Uyanışın türküsünü söylüyor da görmüyorsunuz.
    Sizin adınıza dünyanın pek çok yerinde
    insanlar dövüşüyor ellerinde yürekleri birer ülke
    Anlamıyorsunuz inançlarını bir kez düşünmüyorsunuz.
    Ömrünüzü güzelleştirecek bir şey almadan hayattan
    Bir şeyler bırakmadan ardınızda gelecek adına
    Koşaradım tükeniyorsunuz insan kardeşlerim
    Koşaradım
    Duymadan bir gün olsun dünyayı iliklerinizde...

    ŞÜKRÜ ERBAŞ
    11 ...
  45. 87.
  46. ÜÇ NOKTA

    Büyük konuşanlar
    Alınlarında eğri olmayanlar
    Yalnız yükseği görenler
    Herkesin ortasında yürüyenler
    Bütün ışıkları yananlar
    Sesi menevişsizler
    Güzü küçümseyenler
    Gözyaşına arkasını dönenler
    Kendini mutluluk bilenler
    Sessizlikten korkanlar
    Yalnız eşyalarına gülümseyenler
    Öyküsünde öteki olmayanlar
    Kederle kirlenenler
    Aynası buğusuzlar
    Kışa yolu düşmeyenler
    Kalbi ölüm mühürlüler
    Penceresi dışa açılmayanlar
    Aşktan utananlar
    Güzelliği kimsesizler
    Dili şiddet olanlar
    Gövdesi sözünden önce gelenler
    Dünyaya dokunmayanlar
    Unutanlar, unutanlar
    Ey tek heceli darlık...

    O mevsimim ki herkesten yapılmış
    Üç noktayla biten bir cümleyim artık...

    ŞÜKRÜ ERBAŞ
    9 ...
© 2025 uludağ sözlük