tanım: yağmurdan kaçarken doluya tutulabileceğiniz eğitilip adam olup altın bileziğini koluna takma aparatı.
"üniversite ortamı çok rahattır, bütün gün götünü devire devire çimlerde yatarsın... "
"üniversitede yoklama filan alınmaz, lise mi burası ayol... "
"üniversitede ödev verilmez, defter kontrolü yoktur... "
NAAAH.. açılalı iki hafta olmasına rağmen daha ilk günden şakır şakır ders anlatıldı, her derste yoklama alındı, derslerin yüzde otuzuna gelmeyenlerin dersten kalacağı bildirildi, şerefsiz osmanlıca hocası alfabeyi sökemeden 50 sayfalık latinceye çeviri ödevi istedi, ne idüğü belirsiz asistan kız başımıza hoca diye kesilip, defterlerimizi bile kontrol edebileceğini söyledi. şaka mı gerçek mi bilmiyorum.
"üniversitede her çeşit insan vardır"
HEP Söylenir ya bu.. kocakarı lafı olup çıkmıştır artık ama doğruymuş mesela. badem bıyıklı şakirdinden tut, pink floyd tişörtlüsüne kadar.. nişantaşı tikileri, siyahlara bürünmüş yaslı gotikler(!), taksim tikileri ya da diğer bir deyişle alter tikiler. onlar da "takılıyorlar" işte. benim favorilerim yabancı öğrenciler oldu, litvanyalı, pakistanlı, rus, tatar, moğol, kazak, ne ararsan var.. zenciler DE.
haaa, o sereserpe üzerinde laptopla birşeyler yapılan meşhur üniversite çimleri var ya.. o canına tükürdüğümün çimlerinde ölü fare bulduk lan! bekle, otururum bir daha.
olması gereken halini ve üniversal kavramıyla bağlantısını unuttuğumuz kurumlar. türkiye'de genellikle şehirleri açacağı, geliştireceği düşünülen kurumlar olarak görülüyor ama şu an üniversiteler, ortalamanın kültürünü yaymaktan başka bir şey yapmıyor. açıldığı yeri geliştirmiyor, açmıyor; biraz da olsa sosyal hayatı canlandırmıyor. en hamasi gazetelerin sayfa sayfa bastığı fikirleri yaymak ve kurumsallaştırmak, kuramsallaştırmak(!) dışında bir işe yaramıyor.
kazanması insanı sevince boğan, insanın karakteri üzerinde en önemli test. üniversiteli olmak ile üniversiteli olduğundan başkalarına tepeden bakmak arasında ince bir çizgi vardır. bu çizginin doğru yerinde durmayı başarabilen öğrenci, başarısını gerçekten hakedendir ve kibirden arınmıştır.
üniversiteden alınan diploma, kişinin kariyeri açısından önemli bir gelişme, yine karakteri açısından ciddi bir testtir. öyle ki, üniversiteden mezun olup da kırmızı ışıkta gaza basıp geçen, kaldırıma tüküren ve büyüklerine saygı göstermeyen çok şahıs vardır.
lısenın devamı felan denır. alakası yoktur.
öncelikle üniversite lisden farklıdır. lisede arkadaş olarak genelde aynı mahalden gelen insanları tanırsın. yani insan sarraflığı yolunda bir arpa yol alırsın. üniversitede böyle değildir. herkes memleketinden, örfünden , adetinden, sevdiğinden ayrılıp gelmiştir. hepsinden dileyeceğin bir hayat hikayeleri, gelenekleri, fikir yapıları vardır. bu yüzden üniversiteler insana hayata dair önemli tecrübe kazandırır. kıymetini bilmek gerek....
yalanların biriside çok kolay sınıf geçersin deniliyor. hey allahım...
öğrenci kandırılırda bu kadar sallanmaz. üniversite liseden farklıdır dedim. lisede 2 zayıf hatta 3 zayıf ile ortalamayı tutturuyorsan sınıfını geçersin. üniversitede ise böyle bir kaide yoktur.
sana ne verilirse geçmek zorundasın. ben bunu vermeyecem diyemezsin. üniversiteye hazırlanmak gibi değildir. çalışmayı üniversitede öğrenirsin...
netice itibari ile üniversite halkın kendi kendini yönetmesi ve yönetime katılmasıdır, orada söz sahibi olmasıdır.
Ebeveynlerin çocuklarının mutlaka okuması gerektiğine inanıp,onların da buna inanmasını sağladıkları,kimsenin de bu inancı çürütecek bir davranış göstermeyerek çocukların girebilmek uğruna kendilerini parçalayıp bu yolda yanlış hayat tecrübesi ve kişilik çatışmasına düşmesine göz yumdukları yer.
koridorlarında menfaatin kol gezdiği eğitim yuvaları. illa ki mi biri sizden faydalanmaya çalışır? lise sıralarından, hoşbeş bir arkadaşlık ortamından kopup gelmişsinizdir hiç bilmediğiniz yerlere, ama hayat bu ya çakallık nedir çok önceden keşfini yapmış insanlar çıkarır karşınıza... yalanlar, vurdumduymazlıklar, rezillikler... her ne kadar "tamam ya geç de olsa anladım ben burda dönen olayı, yemem artık" deseniz de insanlığı sorgulatacak şeyler karşısında kanınız donabilir. hayat yediğimiz kazıkların bileşkesiymiş ya, yarısını buralarda yiyoruz olsa gerek.
bitmesinin pek fena olduğu hede.
ayrıca hayatın en güzel dönemi diye betimlenmesine rağmen eğer küçük bir şehirdeyse büyük bir hayalkırıklığı demektir. yani liseden farkı olmayanları da mevcuttur.
ayrıca x yıl kazanamamanın bitirdiğinde hiç bir manası olmayandır. iş araken ilk yılda hem de düz liseden büyük başarıyla girdim, ya da fen lisesindeydim ama iki yılda güç bela girdim demiyorsun. sormuyorlar zaten. demek istersen de sen bilirsin. hadi kaçtım bye.
insanın anasını ağlatan bir sitedir. güzelim liseyle arasında dünyaa kadar fark vardır, ancak herşeye rağmen herkesin gidip görmesi, yaşaması gereken bir eğitim yuvasıdır.
ilk 2 yilin bos bos gectigi, cok sey ogrenebilecekken sadece vize ve finaller disinda okula ugranilmadigi, 3. sinifa gelince bir seylerin kafaya dank etmeye basladigi, aslinda insana faydaliymis bu dersler denildigi, son seneye gelindiginde ''ya ben okul bitince ne yapacagim?'' dendigi yer.sizi dusunmeye sevkeden issiz kalma korkusundan cok, size farkettirmeden cok sey katmis olan bu okulunuzdan ayrilacak olmanin verdigi huzundur.aslinda universite yeni yetme delikanli iken girilecek bir yer degilmis.ayaklarin yere bastigi zaman girip sonuna kadar somurulecek ilim irfan yuvasi imis.
dört yıldan fazla kalındığında depresyon gibi yan etkileri olan eğitim kurumu.
insanların,hayata karşı,kendilerine özgü bir duruş,oluşturabilmelerini sağlamasını umduğumuz kurum...
eğitim-öğretim verildiği sanılan ve yaratıcılığı sınırlayan gereksiz mekan. (sözüm meclisten dışarı türkiye'de bu tanıma uymayan fazla üniversite yok malesef.) kütüphaneleri halka açılmalı. içlerindeki sağlam hocalar belli bir mekanda toplanıp isteyene gerçek anlamda eğitim vermeli. kafaya bir takım ideolojik zırvalar sokulmasından bahsetmiyorum; yaratıcılığı ve açık fikirliliği aşılamaktan bahsediyorum. gerçek eğitim budur, gerisi sadece teferruat.