Yüksek not ortalaması ile mezun olunması çok önemli, siz siz olun sınıf geçmek için değil derslere çalışmak yerine En yüksek nasıl not alırım diye çalışmak.
gençlerin % 70 i nin ortamı görmek veya ortam yapmak için gittiği eğitim yuvası. 4 yıl orda burda it gibi geziyorlar zoraki mezun olduktan sonrada işsizim diye zırlıyor tenekeler.. 2016 ygs bile kolay olmasına rağmen 2 milyon küsür kişi içinden kendi alanından 300 ü geçen ortalama 150-200 bin. barajı geçemeyen 600-700 bin de cabası. üniversiteler gittikçe kalitesini yiyor ipini koparan üniversiteye geliyor 190 puanla yerleşip birde üniversite okuyorum diye hava atıyor dingil.. tamam puan sistemine karşıyım ama en azından sorumluluk bilinci için hiç değilse 250 falan alın be kardeşim..
sahte arkadaşlıkların, menfaatlerin, çıkarların ve iki yüzlülerin toplandığı adı eğitim olan fakat ögretmenlerin egolarını tatmin ettiği aşağılayıp rezil ettiği ağzından çıkan söze, nota bağlı olduğun insanı okumaktan soğutan soğuk bir binadan başka birşey değil.
Bu üniversiteyi kazan gerisi kolay diyen kimdi diye yıllardır merak ediyorum onu bir elime geçirsem hayatımı kararttın diye bütün bu yılların acısını ondan çıkarttcam. işin asıl zor kısmı üniversiteye girdikten sonra imiş. Yok vize yok final bütünleme. Sonra iş bulması yok kpss si yok mülakatı. En kolayı şimdiki adı ile ygs imiiş.
Üniversiteye başlayacağım, şu an üniversite okuyorum diye sevinen genç yazarlara, 28.03.2016 günü, yine bu başlık altında yazdığım yazıyı aynen aktarıyorum.
"ingilizce'de univer, evren demektir.
s, sal sel ekidir.
univers, evrensel demektir.
univercity, evrensel kent; evrensel bilimin üretildiği kent anlamını taşır.
rahmetli o. sinanoğlu, boşuna evrenket demezdi üniversiteye.
bugün adı üniversite olan hangi yerde, evrensel nitelikte bilim üretiliyor, bir bakın bakalım.
biliyorum, bu ülkede üniversitede okuduğunu söyleyen, üniversite bitirdiğini söyleyen on bin (rakamla 10.000.) kişiden biri bilir bunu. ne yazık ki, gerçeklik bu.
üniversite; bir bilim dalını uygulamayı, ilgilendiğiniz bilim dalı ile ilgili araştırma yaparken kaynağa ulaşma yöntemini ve o bilim dalının temel ilkelerini öğretir.
üniversite bilim insanı yetiştirir, meslek adamı değil.
tam bu noktada meslek yüksekokulu olmadığı ortaya çıkar.
bu ülkenin en aydınlık beyinlerinden çetin altan,
"..rahat ve imrenilecek bir hayat sürmenin asansörü değil; çalışmayı sevdiğin bir alanda, görkemli bahçeler yaratmış altın beyinli insanlar dünyasının tadına varabilme sofrasıdır." derdi üniversite için.
hadi sorun şimdi kendinize, "ben üniversitede okudum mu?" diye...
ve iyi düşünün... yanıtlamadan önce...
1 sene sonra gideceğim öğretim yeri. inşallah şu sıkıcı lise hayatından (bazıları lise en güzel dönem demesine rağmen) daha iyidir. Üniversite okumama rağmen edindiğim bilgilerden yola çıkarak diyebilirim ki siz siz olun deniz kıyısı olan bir şehirde oturuyorsanız deniz kıyısı olan bir şehirde okumanızı tavsiye ederim. Sağ olsun üniversiteli abi ve ablalarım otobüste yaptığı diyaloglar beni üniversiteli yapmıştır (Şimdi Okan Üniversitesi'ne gitsem kaybolmam).
ülkenin en ücra köşesinde bile olsa gidilip okunulmalıdır. ne kadar kendini geliştirirsen geliştir o ortama girmeden, öğrenci olmadan, seninle aynı sıraları paylaşmasına rağmen senden her bir hücrene kadar farklı olan insanlarla tanışmadan, ailenden uzak kalmadan bazı şeyler farkedilmiyor.
eğer amacınız devlete girmekse okumak yerine kpss ye hazırlanın bir kuruma atanıp sonra okuyun.
bakın biz mühendislik okuduk sımdı 90 alan bıle atanamıyor yakmayız universite üniversite diye kendinizi.
birde üniversiteyi kazan gerisi kolay diyene inanmayın.işin zor kısmı kazandıktan sonra.