eğitim sahasında faaliyet gösteren yüksek öğretim kurumlarıdır.
ancak ben, üniversitenin ve üniversite okumanın, bu ülkede son derece yanlış anlaşıldığını düşünüyorum. üniversite, sizi meslek sahibi yapacak bir mekan değildir. esasen üniversite, lisede bölümünüze uygun alınan temel eğitimin üzerine koyarak, sizi o bölümde uzmanlaştıran ve memleketin ''idarî, adlî, ilmî'' çevrelerini yetiştiren öğretim yuvalarıdır. üniversiteler, sizleri hayata falan da hazırlamaz, yapacağı tek şey sizi uzmanlaştırmaktır.
günümüzde 'üniversite okumak zorunludur' gibi bir anlayış hakim. maalesef ki bu böyle. üniversite okumayana cahil gözüyle bakılıyor. esasen, temel lise öğrenimini tamamlamış bir birey, hayata katılmaya hazır bir toplum ferdidir. öncesinde ifade ettiğimiz gibi üniversitenin işlevi, kişiyi uzmanlaştırmaktan ve ülkenin 'elit' kadrosunu yetiştirmekten ibarettir. hem, barajı zorla geçmiş ve farzı muhal sivas'ta su ürünleri mühendisliği okuyan kişinin, üniversite okumayanı 'cahil' diye yaftalaması abes olur. neticede kendisi de çok ekstrem hareketler yapmadığı sürece, ülkenin potansiyel işsiz gücüne katılacaktır. pekala üniversite okumayan bir kişi de, fikrî gelişimini sürdürebilir. çok kitap okuyup boş zamanlarını değerlendirerek, yazdığı yazılarla topluma yön veren bir yazar, bir düşünür, bir mütefekkir olabilir. bizim ihtiyaç duyduğumuz da, zaten düşünen insanlardır.
üniversite okumak ya da okumamak, bir tercih olmalıdır. herkes üniversite okumaya memur değil. bir ülkede herkes uzman olamaz. fakat bizim ülkemizde, her tarafta üniversiteler açarak ''eğitim işte böyle yapılır'' çığlıkları atan siyasiler, bilsinler ki toplum psikolojisi bizzat onların elleriyle bozulmaktadır.
bir ülkenin uzmanlara ihtiyacı olduğu kadar; teknik elemanlara, geri hizmetlere, ticarete atılan girişimcilere, mezar kazıcılara, inşaat çalışanlarına, kameramanlara, ayakkabı fabrikası işçilerine, ev kadınlarına da ihtiyacı vardır. tüm lise öğrencilerinin üniversite sınavlarına girmesi, doğru değildir. bu nedenle hükümetlere düşen şey; artık üniversite açılmasına izin vermemek ve mevcut üniversitelerin kalitesini yükseltmek olmalıdır.
her yıl sınava giren 1.5 - 2 milyon öğrenci var türkiye'de. ve işin acayip tarafı, bu öğrencilerin yarısının üniversite okumasının mümkün olması. yani, ideal bir üniversitede, uzman olarak istihdam görecek 800 bin ila 1 milyon arası öğrenci var. her sene bunun böyle olması demek, yakın gelecekte türkiye'nin yüzde 50'sinin üniversite mezunu olması demektir.
peki, burada şu soruyu sormak gerekiyor: bu ülkenin idari, adli ve ilmi çevrelerinde, nüfusun yüzde 50'sini istihdam edecek bir kadro mevcut mudur?
hayır...
bir ülkenin her tarafında üniversitelerin açılması ve gerçekten düşük kalite öğrencilerin dahi üniversite okuması, o ülkede üniversitelerin değersiz olduğuna delaletten başka bir şey olamaz. bugün biliyoruz ki, üniversite mezunlarının neredeyse yüzde 40'ı iş dahi bulamamaktadır. çünkü bu kişiler, işlevini yitirmiş üniversitelerin, işlevini yitirmiş bölümlerinin, işlevini yitirmiş ve niteliksizleşmiş öğrencileridir. aslında bu öğrencilere yapılması gereken, teknik liselerde gerekli altyapının verilip, teknik eleman olarak yetiştirilmelidir.
peki ya iş bulanlar? metalurji mühendisliği bitiren hanım kızımızın migros'ta 'diploma kayırıcılığı' ile kasiyerlik yapması da ne demektir? böyle bir şeyi insan aklı kabul edebilir mi?
günümüzde amerika'da, 5 tane üniversite ülkenin yönetici, adli ve ilmi çevresini oluşturan kadroları yetiştirir. kalan üniversitelerin ise, ncaa basketbol turnuvalarında siyahi oyuncular yetiştirmekten başka bir kabiliyeti yoktur. bu 5 üniversitenin yetiştirdiği öğrenci sayısı, gerçekten nüfusun yüzde 10-15'ine tekabül eder ki; 100 milyon nüfuslu bir ülkede 15 milyon nitelikli ve vasıflı uzman yeterli demektir. kalan 85 milyonun teknik işlerle meşgul olması, devletin arzuladığı içtimaî hayata uygun ve sağlıklı nesiller yetiştirmesi, aynı zamanda devletin memur kadrosunu doldurması ve hizmet sektöründe çalışması gerekmektedir. memur kadrolarının doldurulması için ise, fakülte mezunu olmak gerekmemekte; lise veya dengi bir okuldan mezun olmak yeterli olmaktadır.
sırf 'elimde diplomam olsun' diye üniversite okumak demek, ülkenin milli servetinin çöpe gitmesi ve hak edenlerin o bölümlere yerleşememesi manasına gelir. hiçbir bölüme giremediğinden, istemediği arkeoloji bölümüne girip daha sonra adli makamlarda daktilo yazıcılığı yapmak, belki de ülkenin gurur duyacağı bir arkeoloğun yitmesine sebebiyet verir.
özellikle kız çocuklarımızın istihdam edilmesi elzem ve zaruri olan; polislik, hemşirelik, uzman tabiplik, yazarlık, gazetecilik, öğretmenlik gibi mesleklerin erkek hegemonyasından kurtulması için acil olarak, yalnızca kız çocuklarına yönelik üniversiteler kurulmalıdır. ayrıca bu sayı az tutulmalıdır ki, gerçekten nitelikli insanlar buralara gelsin ve toplumun geri kalan kadınları lise öğreniminden sonra, toplumsal hayattaki yerlerini alsın, çocuklarını ülkesinin gurur duyacağı şekilde yetiştirsin ve fikrî gelişimlerini sürdürsün.
gerçek olan şudur ki: üniversite okumayanlara cahil diye bir yafta vurulamaz. bir toplumda herkesin üniversite okumasının istenmesi kadar abes bir şey olamaz. tüm kadınların ve erkeklerin üniversite okuduğu bir toplumda hiçbir şey yürümez. gerçekten vasıflı ve kabiliyetli insanların, yani nüfusun genetik olarak yüzde 15'i aşamayacağı türden insanların bu kurumlarda eğitim görmesi sağlanmadıkça, 'ideal eğitim sistemi' kavramı, bizim ülkemize çok uzak bir mefhum olacaktır.
bir ülkede eğer nüfusun yüzde 10'u muhasebe okuyor ve jeoloji, hidroloji, nükleer fizik, sosyoloji gibi bölümleri okuyanların oranı yüzde 1'i geçmiyorsa ve o bölümleri okuyanlar da hukuk isteyip puanları yetmediğinden o bölümlere yerleşenler ise, o toplumun ne üniversiteyi ne de eğitim-öğretim hayatını kavradığı söylenebilir.
velhasıl kelam; üniversite konusunda politikalar tekrar elden geçirilmeli, kadınlara yönelik yeni tedrisat kurumları açılmalı, bu üniversitelerin sayısı oldukça sınırlı tutulmalı ve mevcut üniversitelerin sayısı değil, kalitesi yükseltilmelidir. nüfus planlaması ve kadro yönetimi, bu konuyu ele almaktaki temel prensipler olmalıdır.
edit: ülkemizde 2.5 milyondan fazla üniversite mezunu işsiz varmış. bu nüfusumuzun neredeyse yüzde 3'ü. yazıda nüfusun yüzde 15'inin bu kadrolara yerleşebileceğini söylemiştim. bu yüzde 15'in yüzde 20'si de, iş bulamıyor yani bizim ülkemizde. gerçekten diplomalı işsizler ordusuna sahibiz.
"Üniversiteler, kapitalizmi üreten-örgütleyen-sürdürebilirliğini sağlayan en önemli kamusal alandır.Bilginin, şirketleşen algılarda yarattığı değer(kimlik) üzerinden oluşturduğu tarifi(yani diploma); bilgiyi yaşamın kendisinden ve yaşamsal değerinden koparıp hiçleştirmesi(metalaştırması) bizi edilgen konuma düşürür ve sadece bireyin kapitalizm içindeki egosunu tatmin eder.
2 ve 7 yıl arasında değişen sözde öğretimin bizi akıllı olarak sıfatlandırmasının(etiketlemesinin) hiçbir gerçekliği yoktur.Çünkü , malum süre içinde kapitalizm bizi cahilleştirmekten başka bir şey yapmaz.
Küresel sömürünün yegane koruyucusu olan devlet ise , bu cahillik durumunu devamlılığı için yarattığı kurumlarıyla bir karabasan gibi bireyin üzerine çöreklenir.YÖKüyle , kampüsler içinde kurulan karakollarla , sürekli kayıtta olan kameralarıyla, bizlere süresiz gözaltı yaşatarak içimizdeki devleti-korku impratorluğunu büyütmek istiyorlar.
Yanılma !
Tüm bu olup bitenler ne senin güvenliği ne de parlak gelecek düşlerin içindir.Bütün bunlar sermayenin güvenliğinin ve geleceğinin teminatıdır.Unutma bu düzende güvende değiliz ve geleceğimiz ise kapkara.
Yüreğimizde yeni bir dünya taşıyoruz, şimdi şu anda bu dünya büyümekte.
Liseli arkadaşların orda rahatlıcağını sandığı bir eğitim yeri.
(bkz: Kanka şu lise bitsin de üniversite çok kolay istediğin zaman okula gidebiliyosun.)
Şu sıra başarısızlık üzerine doktora yapmaktayım. Türkiye'de üniversitelerin görmediği bir öğrenci olma yolunda emin adımlarla ilerliyorum hatta koşuyorum.
oturma düzenine göre arka sağ köşede pis dedikodu kaynıyo.
hemen iki önünde ki amca yanında ki teyzeyi fena kesiyo.
sol arka köşenin bir önünde ki abimiz vurmuş kafayı yatmış. en temizi. ehehe.
o değil de hoca kürsüsünün altında ki kapıya benzer şeyi anlayamadım. bide kürsünün yanında sınıfı tam karşıdan gören bi amcamız var. onun görevini anlamadım. sanki tahtaya kaldırılmış öğrenci gibi. ama nerden kalktığı belli değil. çünkü her yer dolu. ehehe.
lan bide gevurlar liseye high school** diyor, biz üniversiteye high school** diyoruz. ne saçma şey arkadaş.
kesinlikli üniversiteye git bol bol yatarsın dedikleri yer değildir. karı kız çok olabilir ama onlardan ibaret değildir. cins hocaların olduğu, kişinin ömrü boyunca görebiliceği çok farklı tiplerinin hepsini bünyesinde barındıran, eğitim yuvasıdır ( ! ) . kpss, evde seni maddi manevi destekleyen aile, hayatının eğlence ile geçireceğin son virajıdır. sürekli ortam peşinde koşmayıp bazı gereklilikleri de yapmak zorunda hissetmemiz gereken, bir de kantinlerde denk gelen banka yetkililerinin kredi kartı kitleme taktiklerine zamanla aynı ustalıkla cevap verilen, sosyal aktivite olarak avrupa ile boy ölçüşemeyecek olduğumuz lise üstü, okulcuklar.
bakış açısına göre değişen mekandır. kimi der ki alayım diplomamı yeter bana.* kimi de bölümün aşkıyla okuyarak en üst seviyede bitirmek ve o alan hakkında adını duyuracak donanımla ayrılmak ister. ayrıca insanın kısmen olgun olarak okuduğu yaşlarda gerçekleşir. ve kişinin düşünceleri oturmaya başlar.*
ülkemizde artık ayağa düşen öğretim kurumudur. Ülkemizin yanlış politikaları yüzünden mezunlarının çoğu işsiz kalır. ihtiyacın olmadığı bölüm ve fakületelerin açılması yeni üniversitelerin açılması maddi ve manevi yönden zarardır. Yeni açılan üniversitlerin bir çok bölümü 3 hocayla açılmıştır. halbuki ziraat, mühendislik, eğitim fakületlerini her bölgeye bir tane olacak şekilde yayılsa , hem bölüm hocası eksik olan okul hocasını tamamlar maddi açıdan ülke rahatlar, hemde işsiz sayısı düşer ve alınan eğitim kalitesi artar.. Türkiye de özel sektör doğu ve güneydoğu bölgelerinde gelişmediğinden işsizlik hayli fazladır. okadar üniversiteyi sırf üniversite açtık demek için açanları tarih asla affetmiyecektir.
özelinin beş kuruşa yaramadığı ve gidenlerinde keza aynı şekilde 5 kuruşa yaramadığı mekan. diye diye dilimizde tüy bitti. (bkz: özel üniversitede okuyan adam değildir).