hemen açıklayayım; insanlar genelde lise çağında arabeks takılırlar. mesela cep telefonlarında mesaj geldi uyarısı dahi müslüm gürses'in ''kaç kadeh kırıldı sarhoş gönlümde'' şarkısının introsu olarak ayarlanır.
ağır abi havaları had safadadır. esrarı dahi delikanlı olmanın bir gereği gibi sayar insan. manita olayına gelince her yiğidin gönlünde bir arslan yatar ya bu yüzden manita da yapılır, belde bıçakta taşınır.
ama üniversiteye gelince iş değişir haliyle. farklı insanlar, senin gibi olmayan marjinal çocuklar, sana her daim verecekmiş gibi bakan hatunlar... ve daha neler neler.
işte bizim cahil oğlan bu fazlaca ve gereksiz özgürlüğün içinde açar gözlerini. önce kumaş ya da keten pantolon giymekten vazgeçer. sonra nubuk ya da köselenin yerini convers alır. bey abi tarzı kareli oduncu gömleklerinden kurtulup, pembe tişörtler giymeye başlar. ve t-sırt'ünde kollarını kıvırmaya ayrıca
sonra teke gibi koktuğunun farkına varır. kadıköyde cami avlusunda alkolsüz kenzo satan hacı amcadan da parfümünü aldıktan sonra, ölümüne parfüm sıkar, giyinir, kuşanır... bir eksik daha farkeder; nedir o? saçları.
kendisi saç konusunda da ortayı bulamamıştır. saçları hala 1970 modeldir. ediz hun abi gibi simetriktir yani. jöle falanda kullanmamıştır hayatında. kırmızı ambalajlı tüp şeklindeki briyantinle idare etmiştir bu zamana kadar. jöle uygarlığı daha saçlarına uğramamıştır. bu süreç uzundur hemen kendini ortaya çıkarmaz zannımca. önce apaçi modeline merak salınır. bunda da istikrar yakalanamayınca yeni arayışlara yönelinir.
üniversitede algıları hassaslaşır insanın. mesela üst ranzanda yatan ve kulağında kulaklık ile gecenin üçünde bangır bangır led zepplin dinleyen çeşit diye tabir ettiğimiz karalara bürünmüş oğlana özenmeye başlar bizim hikayemizin mağduru. mağdur diyorum çünkü çoğu zaman aslında kopar çoğu insan. dini bütün anasının babasının karşısına marksist olarak dikilir. tipik aile yapısındaki feodal baba tipiyle savaşır önce... neyse bu konu dışında bişey.
ne diyordum, evet rockçu oğlana özenir. önce ondan rock'un ''rak'' diye değil, ''rok'' diye okunduğunu öğrenir. sonra metalica'yı tanır. sonra rock müziği içselleştirir. arabeks damarı ağır bastığı için duman dinlemekle başlar işe. ortak noktası çoktur çünkü onunla. kendisi de esrar kullanıyordur kaan gibi.
bu aşamaları geçtikten sonra o rocker oğlanın etrafındaki kızlara bakar ve mütemadiyen her gece rockçı oğlanın o siyah giyinen kızlara nasıl sakso yaptırdığını dinler. etkilenir haliyle.
sonra cafede otururken uzun saçlı bi oğlanı işaret ederek hastayım ona diyen ve çatalı görünen kız da eklenince işin içine, bizim varoşun gözleri iyice açılır. yakışıyorsa eğer hem yeni tarz yapmak hem de uzun saç manyağı hatun düşürmek adına salar çayıra nasıl olsa mevlam kayırır mantığı ile uzatır saçlarını.
popüler kültürden bir kez daha iğrendim bu yazımdan sonra. çünkü bizi biz yapan herşeyden daha doğrusu kendimizden uzaklaştırıyor zannımca.
işte size bir saç hikayesi. kendisi kadar hikayesi de uzun...
özentidir efenim, genelde baktığımızda üniversite öğrencileri kendini salmış, saç sakal birbirine karışmış, sanki hiç durmadan ders çalışıyormuş gibi ellerinde kitaplar yaz kış demeden dolaşırlar, sanki çanta üretilmemiş bunlar için, böyle uzar gider.
yıllardır okul müdürün baskısından bıkmış ve lisenin de bitmesiyle özgürlüğün tadına varmış gencin ne yapacağını şaşırmasından ibarettir. geneli en fazla 3 yıl sonra sıkılıp kestirir birdaha da uzatmaz.
kendimden bildiğim kadarıyla şöyle açıklayabilirim:
- ilkokul zamanlarında ebeveynlerimin beni, kardeşlerimi ve kuzenlerimi arabaya doldurup bir berbere götürmesi ve bizim üzgün, ağlak halimize rağmen sırayla saçlarımızın tamamını üçe vurdurmaları.
- sonrasında lise zamanlarında okul müdürünün ve öğretmenlerin az biraz saçımızı uzun görünce, yarrak gibi laf söylemeleri ve inat ettiğimiz vakit de bir makasla saçımızı orasından burasından kesmeleri. böyle yapınca mutlu olurdu herhalde göt herifler.
üniversiteyi özgürlüklerini geliştirme kapısı olarak gören gençlerin özgür olduklarını düşünmesidir. üniversitede özgürlük varsa, hadi itiraz et bakalım 3 metre ötendeki profesör anana küfredince? nerede özgürlük. kafa kılı, göt kılı, am kılı uzatmayla özgürlük mü olur lan? adam gibi "ben uzun saçı seviyorum, kısa saç bana yakışmıyor ama uzun saç bende güzel duruyor." de canımı ye. yok özgürlükmüş, yok free takılmaymış, ya hadi bi siktir git ya. bu adamlar fakültenini kapısının iki adım önüne çıkıp sigara tüttürmeyi de özgürlükten sayarlar.
lisede yasak olması yüzünden hocalara, müdür ve müdür yardımcılarına ahh edip, "üniversiteye bi gidiyim saçlarıma makas deydirirsem şerefsizim." v.b büyük yemin edilmesi nedeniyle üniversitede saçlar uzaltılır.