özlenen kişiye eskisi gibi içten sarılmanın ve mutluluk yaratacak bir kavuşma yaşamanın söz konusu dahi olmadığı zamanlarda üzüntüden başka hiçbir faydası bulunmayacak duygudur.
görülen ama belirsiz duran bir ışık gibidir. özlem çekenin gördüğü ama; açıkça gördüğü geçmişin aydınlığına, bir türlü göremediği şimdiden yayılan bir karanlık gibi...
aydınlık bir karanlıktır özlemek. ve karanlık bir aydınlık.
abimi özlediğim kadar birini özledim mi bilmiyorum ben.. onu özledikçe gitmesine sebep olan insanlardan nefret ettim.. o geldikçe.. tekrar gittikçe nefretim arttı..
şimdi de ben uzaklaşıyorum ondan, niye oluyo, nası oluyo anlamıyorum ama yabancılaşıyorum.. "bi gel göriyim git" diyorum.. tek istediğim sarılmak.. konuşucak bi'şeyim bile yok..
durup duruken geliyo. böyle birden bire aniden. o an nerde olduğun hiç fark etmez. en alakasız yerde bile hunharca özlüyosun. ve o alakasızlığı özlenene bağlıyosun. böyle bişey işte.
eski resimlere bakarken kendinize "çok özledim lan" diye çaresizce fısıldamaktır. özlemenin çeşitli şekilleri vardır, ayrılırsınız özlersiniz
küsersiniz özlersiniz
uzaktasınızdır özlersiniz.
ama sanırım en kötüsü eskiden 1 dakikanızı bile ayrı geçirmediğiniz arkadaşınızı bundan sonraki hayatınızda yılda bir iki kere göreceğinizi bildiğiniz halde özlemektir. hayat bazen insanları kendi yollarına gitmeye mecbur bırakıyor ve ne kadar istesenizde eskisi gibi olamayacağınızı bilmek an berbatıdır. zaten en acıtan söz "artık eskisi gibi olamaz" değil midir?