hem kazanılması hem de sonrasında yaşatılması en zor duygudur. özgürlüğün peşinde koşmak bir ömür gerektirir bazen. kazandığında ise keyfini çıkarmak için bir o kadar daha ömür lazım gelir. var mıdır ki o kadar yılımız önümüzde? insanın en özgür anı ne zamandır acaba hep düşünmüşümdür? bin küsur gündür tutuklu olarak yargılanan mustafa balbay'a sormak lazım bunu belki de. ya da tuncay özkan'a özgürlüğün ne demek olduğunu anlatsınlar diye bize. mavi gökyüzünü görmek ya da derin derin soluyarak yürümek sokaklarında sevdiğin şehrin. hayalet'in dediği gibi "bizim sizden tek farkımız daha geniş alanlarda yürüyebiliyor oluşumuz." ama kenara çekilip şöyle bir bakınca herkes sıkışmış kalmış bu hayatta aslında. dersin ki kanatlarım olsa, güneşe doğru uçsam, gökyüzünde süzülsem, herkesten uzak ve kendimce. aynen ikarus gibi. önemli olan başarmak mıdır sonunda? yoksa uçmak mı? yine de yorucu olsa gerek. velhasıl özgürlük yorucudur.
52 yaşında basit bir ev hanımı deme ona
senin benim yapamadığımı yaptı o.
özgürlük nedir desen; komşuya gidebilmek derdi zamanında
yalnız sayılabilecek 2 çocuk annesi
baba mahsunu anne yoksunu kendi halinde bir kadındı alsında.
sonra bir gün ısrar üstüne gitti oraya
senin benin beğenemediğim küçük kumlaya
suyu tuzlu, havası paslı, insanı yaşlı dediğimiz kumlaya.
2gün konuşmadı kimseyle ama sen yine de 52 yaşında basit bir ev hanımı deme ona
hayatında ilk kez gördüğü denize beline kadar girebildi belki de
nutku tutulmuş 2 gün konuşamamıştı gördüğü güzellik karşısında.
orda anladım ki saf olmak yaş değil başla alakalı aslında.
anladım ki "bu deniz taa oraya kadar mı bitmez mi?" sorusunda gizli huzuru çocukça
52 yaşında basit bir ev hanımı deme ona
senin benim yapamadığı yaptı o.
kafasındaki özgürlük tanımını yeniden yapılandırdı o.
52yıldır aradığı huzuru senin benim yüzüne bakmadığımız
suyu kirli, havası irinli, insanı cinli dediğimiz kumlada bulabildi o.
sen ben paris beğenmezken çakıl taşlı kumsalda huzurluydu o.
daha da açmam gerekirse, ne zaman ki maddi anlamda kendi kendine yetecek konuma gelirsen; manevi anlamda ailenin, yakınlarının, sevdiklerinin dahi senin üzerinde etki yapamamasını sağlayacak karakterde olursan, özgürsündür.
özgürlük, sanıldığı kadar zor bir yol değil. olay yine bizlerde bitiyor.
içi boşaltılan kavramlardandır.
özün gür olmasını gerektirirken insanlıktan çıkanlar bile özgürlük adına hareket edebilmektedir.
ortada özün kalmamış be hey insan, özünü kaybetmişsin; özgür olduğunu hissetsen neye yarar.
klavye aracılığı ile sözlüğün azına sıçmanın ta kendisidir. yapan kişier gerçekten tebrik edilmelidir. yalnız bunun özgürlük mantığına ters olduğunu anladıklarında çok geç olmuş olabilir.
üzerine en çok konuşulan konuların başında gelmektedir. fakat bir görüş birliği sağlanamamıştır. ee tabi güzellik kötülük iyilik gibi göreceli olgulardan biridir. bence tamamiyle kişi hissettiği kadar özgürdür ve bu da hiçbir zaman yeterli olmayacaktır. hep daha özgür olmak isteyecektir ama bu noktada başkalarının özgürlüğünü kısıtlayacak raddeye gelmesi mümkündür.
kime neye göre? ne zaman nerede? gibi soruların cevapları bu kavramın olgusunu değiştirir. özgürlük bir yerde tutsak olmaktır. mesela bir müslümana göre allaha kul olmak dünya zindanından kurtularak özgürlüğe kavuşmaktır. fakat teorik olarak bakıldığında allaha kul olmuş ona tüm benliği ile esir olmuştur.
işte özgürlük böyle bir şeydir. yerine zamanına göre değişir.