Özdemir Asaf, Lavinia'yı henüz üniversite yıllarında platonik olarak aşık olduğu kıza yazmıştır. Özdemir bu değerli dizeleri bir şiir yarışmasına göndermeye karar verir. Katıldığı yarışmada Özdemir şiiri büyük beğeni toplar ve yarışmayı kazanır. Bir söylentiye göre Özdemir Asaf şiiri okurken aşık olduğu kız da salondadır ve şiirin okunma esnasında salondan ayrılır. Özdemir bu duruma hayli içlenir ve asla duygularını aşikar etmez. Peki ya kimdir Lavinia? Elbette aşık olduğu kızın adı Lavinia değildir dizelerden de anlaşılacağı üzere. Uğruna şiir yazılan bu kadın Mevhibe Beyat'tan başkası değildir. Mevhibe hanım ise ilhan Selçuk'a aşıktır. Yalnız ilhan Selçuk ’'gönülden gönüle” dolaştığı için belki de doğru bir aday olmayacaktır Mevhibe Hanım için. Bunun üzerine bu kez Öztürk Serengil ile evlenir. Bu evlilik de kısa sürer. Daha sonra fotoğrafçı Muhlis Hasa ile evlenen Mevhibe Beyat 11 Eylül 2007'de vefat eder. Sonuç olarak belki de hiçbir zaman kendisine yazıldığını öğrenemedi Mevhibe Beyat. Belki de Özdemir Asaf böyle istemişti. Kim bilir ismi açıkça belirtilse bu kadar etkileyici ve gizemli olur muydu Lavinia?
Sana gitme demeyeceğim.
Üşüyorsun ceketimi al.
Günün en güzel saatleri bunlar.
Yanımda kal.
Sana gitme demeyeceğim.
Gene de sen bilirsin.
Yalanlar istiyorsan yalanlar söyleyeyim,
incinirsin.
Sana gitme demeyeceğim,
Ama gitme, Lavinia.
Adını gizleyeceğim
Sen de bilme, Lavinia.
Eskisi kadar özlemiyorum seni.
Ve ağlamıyorum olduk olmadık zamanlarda.
Adının geçtiği cümlelerde, gözlerim dolmuyor.
Yokluğunun takvimini tutmuyorum artık.
Biraz yorgun,
biraz kırgın,
biraz da kirletti sensizlik beni.
Nasıl iyi olur henüz öğrenemedim ama,
iyiyimler yamaladım dilime.
Tedirginim aslında,
seni unutuyor olmak,
hafızamı milyon kez zorlamama rağmen
yüzünü hatırlayamamak korkutuyor beni.
Gel diyemiyorum artık.
Hatta istemiyorum gelmeni
Nasıl olduğun konusunda ufacık bir merak yok içimde.
Ara sıra geliyorsun aklıma
Banane diyorum
Benim derdim yeter, banane.
Alıştım mı yokluğuna?
Vaz mı geçiyorum varlığından?
Tedirginim aslında.
Ya başkasını seversem?
inan o zaman seni hayatım boyunca affetmem.
"Bir kadının dudaklarında değildir aşk.
Bedeninde hiç değildir.
Aşk, kadının göz kapaklarındadır.
Kadın, göz kapaklarında saklar o adamı.
Ne kadar yanarsa yansın canı, ağlayamaz bazen.
Sımsıkı yumar gözlerini.
Adam hep orda kalır.
Kadın, asla bırakmaz adamı.
Kadın, asla vazgeçmez ondan."
özdemir asaf, tarzını sevdiğim bir kaç şairden biridir. elbette bir şiiri okurken onu hissedebilmek gerek. şiiri yazanla aynı hisleri taşımak zorunda olmasanız bile şiirin size aksettirdiği hisler, özünde belki de bunun için yazılmamış ve yine belki de egoist bir şairin kendi dünyasını anlatan sihirli kaleminden çıkan sözcükler olsa bile tamamen size özel ve okudukça sözcüklerinin teker teker etrafınızda dolaşıp şiirin sonunda kimyasal bir süreci başlatmak üzere birleşerek vücudunuzdaki bir takım hormonları harekete geçirecek nitelikte olması gerekir. kimse üçüncü şahısların yaşam döngüsünü hayal ederekten mutlu veya mutsuz olmak istemez, istese de yapamaz zaten. kaliteli bir şairin yeteneği ise kendi yaşam döngüsünü sanki sizin yaşam döngünüzmüş gibi size aksettirebilmesinde yatar. yani, bir şiiri beğeniyorsanız, o şiirin şairi aslında öyle olmasa bile sizsindir demektir. özdemir asaf da benim için bunu yapabilen yegane insanlardan biridir.
Sen kocaman çöllerde bir kalabalık gibisin,
Kocaman denizlerde ender bir balık gibisin.
Bir ısıtır, bir üşütür, bir ağlatır, bir güldürür;
Sen hem bir hastalık hem de sağlık gibisin.
Mutluluğun gözü kordur,
Yalnızlık sağır.
Ondandır biri tökezleyerek yürür,
Oburu uykusunda bile bağırır.
Mutluluk yalnız kendisini görür;
Unutur bu yüzden ilkin kendisini.
Yalnızlık kendi tutukluğunda özgür,
Boyuna bekler donsun diye sesini.
Mutluluk alışır kendisine, ölümden beter;
Borçsuzluğuyla ovunur, ama kedisi doğurmaz.
Yalnızlığın gidecek bir yeri yoktur;
Boyuna kapısına döner, açan olmaz.
Mutluluğun mezarları, yalnızlığın heykeli var...
Her ikisinin de saksılarında çiçek.
Biri hep başka bir renkle solar,
Öbürüyse ha açtı, ha açmayacak.
Yarıda kalmış aşklarının hesapları içinde
Denizlere açıldı içimizden biri
Niçin gittiğini söylemeden.
Doyulmamış arzularla doluydu yelkenleri.
Yıpranmış kelimelerin verdiği güvenden.
Bulacak sanıyordu yenilikleri.
Her an bir yeni su vardı,
Her yeni suda bir yeni an.
Deniz, dalgalarıyla gösteriyordu dışından
Yaşananla düşünülenler arasındaki farkı.
Bitmiyordu köpüklerle renkler
Bir başka damlada, bir başka ışıkta başlamadan.
Gözlerinin önünde bir oyun, ardında bir oyun.
Dışında ne varsa yeni, ne varsa gerçek.
Yeni manzaralarla gelen yeni duygular
Hani, eski kelimelerle olmasa
insanın ömrünce devam edecek.
Gözlerinin önünde bir oyun, ardında bir oyun.
Anladı,ölmekle yaşamanın birleştiği noktada
Yeni rüzgarlarla esen yeni korkulara
Yeniliklerini bağışlamayan kelimelerin
Nasıl düşman sığınaklar halinde direndiğini.
Anladı, bütün olmuşlarla olanların
Ve bütün olacakların
O kelimelerin içinde