ölebilirim bu genç yaşımda,
en güzel şiirlerimi söylemeden götürebilirim.
şimdi kavak yelleri esiyorken başımda,
sevgilim,
seni bir akşam-üstü
düşündürebilirim.
herkesin bir favori şairi vardır ya hani. her şiirini beğenir o şairin. ha işte, benim şairim bu adam. en sevdiğim tarzda yazıyordu şiirlerini. birkaç tanesini paylaşayım sevdiklerimden
"lütfen inkar etme;
sana en çok ben yakıştım."
"pencereden bakma denize,
inanırsın güzel olduğuna denizlerin"
"çok ayırılık içtim ben,
kalbim güzel hani."
"kal dersem kal,
git dersem gitme..."
"yine de beddua edemem sana;
Allah ne mutluluğun varsa versin!"
dünya o kadar büyük ki;
bir noktayım ortasında, ne yapsam.
bazan da o kadar küçülüyor ki dünya,
devrilecek sanıyorum, kımıldarsam.
hayat öyle uzun ki,
öyle bitmez geliyor ki bir an...
bir de bakıyorum o kadar kısalıyor ki;
ne çıkar, diyorum bir hayattan.
saadet o kadar lazım ki yaşayana;
billahi can verir uğrunda insan.
hem o kadar boş ki mesud olmak,
gün yüzü görmeden ölenlerin arkasından.
ben o kadar önemli kişiyim ki,
o kadar iyiyim ki aklım ve düşüncelerimle.
o kadar da fenayım ki ben
delice niyetlerimle.
gece; ne kadar karanlık ve sessizsin...
öyle kaplıyorsun ki evleri, yolları, denizleri.
hem o kadar aydınlık ve seslisin ki;
çılgınca coşturuyorsun bizleri.
sabah bir yeni dünya gibi geliyorsun;
öylesine süslü, öylesine saadesin ki
sen o kadar güzelsin ki sabah
o kadar güzelsin ki.
"her seven
sevilenin boy aynasıdır
sevmek
sevilenin o aynaya bakmasıdır"
sevmeyi böyle analatan bir şair işte. sözü uzatmadan her kelimeye taşıyabildiği kadar anlam yükleyerek, her kelimeyi anlamla doldurarak dizmiş ardarda. her okuyuşta bir anlamı daha çözsün diye okuyucu.