güler, gülümser bir şakacı,
güldürür, düşündürür,
arada-bir durur, gözleri dalar,
neler söyler, neler susar..
yoksa, çok acı bir şakayı
şakadan da olsa,
çok yalın bir karanlığa mı saklar..
oynadığı oyunsa,
yaşamda oynadığı,
oyununu mu yaşar..
oyunda yaşadığı,
yaşamını mı oynar..
yaşarcasına, oynarcasına.
öyküler anlatır olmuşcasına,
sonunu mutlu bağlar,
gider evinde ağlar.
"sensiz de denizi seyredebiliyorum
hem dalgaların dili seninkinden açık..
ne kadar hatırlatsan kendini boş
... sensiz de seni sevebiliyorum..
hep boş konuşurduk hatırlar mısın, bula bula...
karşılaştığımız zamanlarda.
sen, sevgiden şımaran çocuk,
ben şaşıran budala.."
bir rivayete göre, istanbul'un en güzel tepesine oturur, eline kalem ve kağıt alır, sayfalarca yazarmış. sonra gözlerini kapatıp yazdıklarının üzerini karalar, karalanmayan 3-5 kelimeden bizi kendine hayran bırakan 1-2 mısralık şiirlerini yaratırmış.
ondandır derler, 2 mısra ile sayfalar dolusu hikaye anlatabilmesi.