türkiye cumhuriyeti devletibaşbakanının halkına(onların nazarında sadece bir seçmen) nasıl tepeden baktığının ispatı gibi bir açıklama.beyni yerine başka organlarıyla yorumladığı kader kavramını iğrenç bir şekilde gözler önüne sermiştir.önce tedbir sonra tevekkül demenin maaliyeti fazla gelmiş olacak ki allah a emanet diyerek yola devam edilmiştir.ama bu halk hesap soracak.bu gün değilse de mahşer günü hepinizden hesap soracak.
düzeltelim "bu tür kazalar bu mesleğin kaderinde var" denmiştir. inanın dünyam değişti. artık tayyip erdoğan'a farklı gözlerle bakıyorum. hatta allah sizi inandırsın, abdullah gül aynı george clooney. hatta daha bile yakışıklı.
lejyonerler varmış eskiden, roma döneminde. hah işte evet lejyonerlerin ölmek kaderinde varmış. ama durun bir hele yav. roma döneminde değiliz. o dönemden bu döneme çok şey değişti. hala bir mesleğin kaderinde ölüm var ise, var olabiliyorsa ve bu meslek daha güvenli hale getirilemiyorsa, o devlet ne işe yarar ki? (suç tabi ki devletin değil, o yüzden düzeltiyorum veya ekliyorum) o devletin başında olanlar ne işe yarar ki?
böyle bir cümlenin var olmadığı daha önceleri kaç kez yazılmasına rağmen insanların hala ööö 69 kuşağıydık, pis erdoğan vs. vs. demeleri insanların karalama ihtiyacındandır.
binlerce fidan ektik halkın çölüne. su vermediler eğildi. 68 kuşağı geldi şimdi aklıma. ulan 68 kuşağı olacaktı ki, sen bunları diyebilir miydin? bir mesleğin kaderinde ölüm vardır cümlesini bile sarfedebilir miydin? üniversitelere millet vekillerini otobüslerle şak şakçılarıyla birlikte gönderebilir miydin? izin verirler miydi lan tayyip.. söylesene delikanlı gibi. bütün bunları yapmana. ana bacı hakaretleri etmene. insanları bu kadar hakir görmene izin verirler miydi? sana bu kadar inanan cahil kesime, kömür ve buzdolabı için sıraya girenlere izin verir miydi 68'liler. dua et ki, mal gibi bir toplumun, mal gibi nesline sahipsin. abd ile yürüttüğün ilişkiler nezdinde bağımsızlığımızdan gün ve gün kaybettiğimizi farketmeyen, sürekli borçlanan ama hala karizmatik lider diyen gençlerin yöneticisisin. bak iş te otur kalk. buna dua et.
yıl 2010 oldu lan. biz halen büyük projelerden bahsedebilen borç yükü fazla olmayan bir ülke olamadık. taşak geçer gibi koyduğun asgari ücret ve kira pahalılığına rağmen sana aşık olan bir nesil var ya. hepsinin allah, neyse lan yaşlı teyzelerimin, eğitimsiz ve saf büyüklerimin hatrı var. ben bir şey söylemeyeyim daha fazla.
koskoca ülke başkanının 'ee napalım, yapçak bişey yok ekmek parası işte'gibisinden bir düşünceyle sarf ettiği üzücü sözler.
bunca olumsuzluğun getirisi olarak, haklı eleştirilere maruz kalan hükümet her geçen gün işçiyi, emekçiyi ezme politikasına içten içe devam etmekte. türkiye nin dört bir yanında insanlar işsizlikten,yoksulluktan yakınmakta.vergiler her yıl arttırılıp izlenilen yanlış politikaarın mali getirisi halka, yurdum insanına yüklenmekte. sonuç olarak halk tepkisini her geçen gün daha da sesli biçimde dile getirmekte. ama 2011 yılında yine bu hükümet iktidar olacak. nerden mi biliyorum. (bkz: devaju) uyan ey vatan evladı, vatan eden gitmeden.
sayın! başbakanımız! bence burada nankörlük etmiştir. sen kalk, seçim zamanlarında daha fazla kömür dağıtabilesin diye senin için göçük altında kalan işçiler için "ölmek madencilerin kaderinde var de". ayıp lan.
ülkenin neden laikliğe ihtiyacının olduğunun kanıtı olan söz. yıllardır o madenlerde insanlar ölüyor ve yetkililer suçu birbirlerine atıyorlar en sonunda da ya kader diyip için içinden sıyrılıyorlar ya da olay unutulup gidiyor ve gereken önlemlerin alınmamasına rağmen o madenler insan canına önem vermeden, yetkililere para yedirerek, işlemeye devam ediyor. bu durum madenlerde tershanelerde ve daha birçok yerde böyle oluyor. ölenlerde allah'a havale edilip geçiyor. bu insanları öldüren kader, allah değil bilinçsizlik ve alınmayan önlemlerdir. artık gözümüzü açıp boş yere suçu ona buna atmak yerine yöneticilerle sandıkta hesaplaşmaktır.
kendisinin de eşrafının da keyfi yerinde olan kişinin söyleyebileceği bir laftır. kendi evladı olsa orada diri diri gömülen acaba bu lafları sarfedebilecek midir?
bu cümlenin içindeki can alıcı kelime kaderdir. çünkü hepimizin bildiği gibi, bütün madenciler gerçekten ölür. bütün bakkallar, sözlük yazarları ve kalemtraş fabrikasında çalışan işçiler de ölür. ölmek, canlıların vazgeçemediği bir alışkanlıktır, ve haber değeri yoktur. bu cümlede kullanılması uygun görülmüş "kader" kelimesinin işlevini anlamak için kullanıldığı şartlara bakmak gerekir.
bir kaynağa göre "Bu kardeşlerim bu mesleğin kaderini bilerek seçiyorlar (1)", bir başka kaynağa göre ise "Bu mesleğin kaderinde bu var. Mesleğe girerlerken de bu tür şeyler olabileceğini bilerek giriyorlar. Babası, amcası göçükte kalmış bir bakıyorsunuz o da madenci olmuş. Bu tür olayları gördük."(2), şeklinde sarfedilmiş sözler.
demek ki madencilik mesleğinin yazgısının bu olduğu, madencilikten emekliliğin mümkün olmadığı ileri sürülüyor. can alıcı (ya da öldürücü) "kader" kelimesinin verilmek istenen anlama katkısı ise, grizu patlamasının ve sonrasında işçilerin kurtarılamamasının en az canlıların ölümü kadar doğal olduğu, işçilerin çalışma şartlarında yakın bir gelecekte bu tür olayları önlemek için bir değişiklik yapmanın faydası olmadığına dairdir. ayrıca mesleğin kaderinin bu olduğunu bile bile yerin 2000 metre altında çalışmayı seçen vatandaşlar, zonguldak yöresinin kaderinin de madencilik olduğunu bilerek o yörede doğmaktadırlar. zonguldak'ta değişik iş imkanları yaratmak da ilahi olarak imkansızdır.
devletin bu ilahi durumla ilgili hiçbir sorumluluğu ve elinden gelen yoktur. o yüzden kurtarma çalışmalarını ziyarete gelen bakan ve başbakan protesto edilmemeli, "En azından buraya gelmişler, görevlerini yapmışlar diye düşünülmeli"(1).
muhafazakar bir politikacının bu cümleleri sarfetmesi şaşırtıcı değildir. "muhafaza etmek", mevcut şartların korunması demektir. korunmaya çalışılan şartların doğal ve ilahi ilan edilmesi ise söylemin anahtar kelimeleri sayesinde olur. nasıl ki "eşcinsellik hastalıktır" söyleminin anahtar kelimeleri "geleneksel aile yapısı" ise, bu durumun anahtar kelimesi de "kader"dir.
kesin olan bir şey varsa o da hiçbir söylemin ilahi, ona inanmanın da kader olmadığıdır.
bizi yanlış yargılardan kurtaran ilaç gibi laftır efendim bu. olayda ihmali bulunanlar yüzünden bu facia yaşandı sanıyorduk biz de.
başbakan inatla ve azimle bizi kaderci bir toplum yapmaya çalışıyor. vur fakirin ağzına al lokmasını, sonra bu senin kaderin de. işçiyi her türlü sosyal ve hayati güvenceden yoksun çalıştır. sonra bir felaket olunca bu zaten senin kaderindi de. tabi, zenginlik de kader, fakirlik de. sırtına basılınca çökmek de kader, sırta basıp yükselmek de kader.
şerbeti yavaş yavaş veriyorlar baylar bayanlar. "tüm yaşananları doğal karşılamaya başladık artık." erbakan taa seksenli yıllardan önce başlamıştı kadayıfı kızartmaya. o kadayıf pişti, fırından çıktı ve sıra şerbeti vermeye geldi artık.
