Ölümün her şeyin sonu ve hiçbir şeyin başı olmadıği gerçeğidir.
Tabi insanoglu bunu kabul etmekte hep zorlanmıştır. Bu gerçek onun içini acıtmış ve bundan bir kaçış aramıştır. Şimdi onun inanç dediği şey. Kendi arzularına, hayallerine dayanır.
Sonsuzluğu isteyecek kadar uçuk ve aç gözlü bir mahlukun tanrısı da buna paralel son derece olçüsüz, bazı hallerde adaletsiz ve aşırı cömert olacaktı tabi.
ulan her bahar kupkuru yapraklar ve otlar, ölmüş çiçekler, envai çeşit bitki yeniden nasıl diriliyorsa biz de ahrette öyle dirileceğiz ve hesap vereceğiz.
Aslında bir madde aleminden madde olmayan bir aleme geçiş olan ölüm, azrail aracığıyla ruhun bedenden ayrılmasıdır.
ölüm bir yok oluş olmadığı gibi yaşadığımız alemden kabir alemine doğru yapılan yolculuğun adıdır.
yokluktan var olduk ve yokluğa gidiyoruz öyle mi? mazlumun zulmedenden hakkını alacağı bir yer yok mu? bu dünyada ne halt yersen ye yanına kâr mı kalacak?..
Bir şeylerin bildiğimiz anlamını yitirdiği aşikar, ama yok oluş demek, bilinmeyen bir kavram için gene de fazla iddialı bir ifade. işin en ironi kısmı da, anca ölünce anlamlandırılabilecek ölümün, ölündüğünde hiç bir anlam ifade etmemesi olabilir. Hadi bakalım.