lise yıllarında sınıf arkadaşımın hergün yaptığı eylemdi. her sabah okula 6-7 kişi beraber giderdik. arkadaşın sevmediği bir lokantacı vardı, her sabah orada 1 kase çorba içip, kimi zaman 1, kimi zaman 2 ekmek yerdi. okuduğumuz semt pek zengin bir semt olmadığı için, çorba fiyatıda bundan mütevellit yok pahasınaydı. her sabah lokanta sahibinin ızdırabını dışarıdan izlemek bize zevk verirdi. ulan ne günlerdi be...
genel itibari ile gariban olan öğrenci milletinin bireyleri, her ayın 6sı akşam 10dan ayın 7sine kadar zengin olmaları durumunda, değişiklik yapıp çorbayı çorbacıda içer. ekmeğin fazla tüketilmesiyle de mevzubahis olay vuku bulur.
sıra hesaba gelindiğinde ise dükkan sahibi ekmeleri ödeyin çorba bizden şeklinde bir kıyak yapar.
öğrencilerde sık rastlanan durum.
-abi hesap ne kadar.
+6 lira
-e 3 çorba içtik tanesi birbuçuk liradan dört buçuk eder abi.
+yok canım çorbalar bizden siz ekmeğin parasını verin yeter.
öğrenciliğimde de yapamadığım şey. anca yarısını yerdim ekmeğin.
garip bir hüznü vardır bu eylemin.
geçenlerde bir lokantada gözüme ilişti böyle birisi.
önümdeki pilav tabağına baktım.
pirinçler dizildi sanki boğazıma...için için ağladım.
oysa bu çağda asıl düşünmeleri gereken şeyin mideleri olmamalıydı bu gençlerin...atomu, evreni, felsefeyi düşünmeli idiler.
zor geldi birden hayat...için için ağladım.
konyada şahit olduğum olaydır.3 arkadaş oturdular birer çorba söylediler,ekmek sepeti ağzına kadar dilimlenmiş ekmek dolu.toplamda adam başı 1 çorba ve neredeyse adam başı 3 ekmek oluyor.en son lokanta sahibi dayanamadı tabi ve o müthiş vecizeyi söyledi.
-Abilerim çorbalar benden ekmeğin parasını ödeyin yeter..