düşünce özgürlüğü var mı, yok mu ilgilenmeyen insan söylemidir. nitekim düşüncesi olmadıgı içindir, bu insan tipi düşünemez. çorbasını içip, ömür boyu tv karşısın da oturup yellenmesi makbul insandır.
aslında biz de görmek istemiyoruz ki seni zaten ıkına ıkına düşünüp, saçmalarken. siktir git iç çorbanı. hayat çok güzel.
isimlere, terimlere bu kadar takılan bir milletiz ki bir şeyin adını bile duymamız yetiyor. laiklik, başörtüsü, amerika, kürt, alevi bu kelimleri duyan karşıt görüşlü insanlar, sadece kelimeyi duymakla ülkede kargaşa yaratmaya başlıyor.
sokayım sistemine önemli olan toplumun, tek tek fertlerin iyi niyetli insanlar olmasıdır. ondan sonra sistem mistem farketmez. ülke olarak rahat yaşamak, gelişmek büyümek istiyorsak, öle sikim havası çalmayacağız, laf değil iş yapacağız. bugün ingiltere'de krallık, amerika'da monarşi, çin'de komunizm var. türkiye'de de demokrasi.
insanlar iki tabak çorbaya bi tabak makarnaya kanaat etmek için dünyaya gelmiş olduğu sürece çok geçerli bi laf. hatta daha da ilerisi var: çorbamın yanında bi de kuru soğanım olsun varsın ülkeyi satsınlar.
kendi kendini ele vermenin en büyük örneklerinden birisidir. genellikle ekonominin kötülüğünden, parasız kaldığımızdan, sanayinin geri kaldığından dem vurulurken, şimdi de ekonomik istikrarın sürmesi için oy verenlere giydirme yapılmaktadır. karar verin efendiler bu ikisindnen birini seçmek zorundasınız.
--spoiler--
almanyada naziler komünistleri içeri attı, sesimi çıkarmadım. çünkü komünist değildim. sonra yahudileri içeri tıktılar. bu kez de sesimi çıkarmadım. çünkü yahudi de değildim. derken sıra sendikacılara geldi. ben hala susuyordum. çünkü sendikacı da değildim. sonunda beni de götürdüler. ve kimse sesini çıkarmadı. zira sesini çıkaracak kimse kalmamıştı.
--spoiler--
