*annenin makyaj malzemelerini alıp küçük kardeşin yüzünü boyamak, karalamak.
*küçük kardeşi soyup lavaboda buz gibi suyla yıkayıp hasta etmek.
*şampuan,deterjan şişelerini küvete dökmek.
*toprak yemek.
*ıslatılmış 2 pamuğun arasına barbunya, nohut gibi bakliyat koyup yetiştirmek.
*evlilik cüzdanında çocuklar kısmında kardeşin adını görüp de kendi adını göremeyince "ben evlatlığım" diye zırlamak. akabinde hemen o cüzdana adının yazılması.
makkaj* yaparken annenin rujlarını kırmak.
babanın kocaman saatini koluna takıp, saçlarını geriye atıp, elinde fırça ile şarkı söylemek.*
evde bulduğu her şeyi tabak, altın takı vs. balkondan aşağıya atmak.
aşağıdan geçen arkadaşın üstüne bir kova su dökmek.
okul çıkışı bir apartmanın tüm zillerine basıp kaçmak.
yerde bulduğun sakızları çiğnemek.***
evden kuzeninle habersiz uzak gezintilere çıkmak ve gelince kayıp arayan polis ile karşılaşmak.
bakkala gidiyorum diye anneanneye gitmek, evdekilerin ekmeksiz kahvaltı yapmasını sağlamak.
halanın evinde he-man, iskeletor vb. maskeleri* takıp, dört kuzenin balkondan aşağıya aynı anda caddeden geçenlerin üstüne tükürmesi ve sevinç çığlıkları içinde saklanması.
mahallede deliler gibi top oynardık . enerji sonuna kadar bitenceye kadar durmazdık.
sonra artık işkenceye dönüşüp susuzluktan kırılmaya yakınken,
bu çocuklardan biri çeşmeye doğru koşmaya başlar ve " allah bir " der. *
daha sonra "peygamber iki" ve "melekler üç" , biride çıkar "atatürk dört" der. *
işte bu su içme sırasını belirleyen en önemli şeydir.
neden yaptığımızı hiç anlayamadığım şeylerden birisiydi.
halbuki kimse öğretmemişti bunu bize. acayiplik işte.
futbolla kafayı bozdugumuz dönemler, nerde sarkan bir dal görsek ona kafa vurmaya çalışırdık. aslında konunu futbollada alakası yok sanırım, saglıgım müsade ettikçe sarkan dallara olan siddet eğilimim devam edecek.
arkadaşlarım penislerinden beyaz bir sıvı aktığını söyler ve sevinirlerdi.bende düşünüyordum 'benden idrar dışında bir şey gelmiyordu bu neydi amk?' diye.
para verip mastürbasyon öğrendim porno filmlerle tanıştım.ulan ne günlerdi be.
abiyle evde oynanan saklambaçta saklanılan yerden bi hışımla çıkıp ben burdayım diye çığlık atarak kendini sobelettirmek. hayır lan anlamadımki karanlıktan mı korkuyodum yoksa sobelenmeyi gurura mı yediremiyodum.
-halının kenarlarını yol yapıp bütün gün oyuncak arabaları gezdirmek.
-kışın, kar yağdığı zaman yoldan geçen arabalara kar topu fırlatıp, saklanmak.
-uzaktan kumandalı arabanın üstüne dondurma kabı* yapıştırıp içine bir şeyler koyup evin içinde dolaştırırdım.
**örn: koridorun bir ucunda odam diğer ucunda da mutfak var, arabayı mutfaga dogru sürüp annemden çikolata koymasını istemiştim, geri sürerken çikolata düşmüştü ve koridorun ortasında duran arabanın yanına gidip çikolatayı kaba koyup odama gidip geri arabayı sürmeye devam etmiştim..
-en yakın arkadaşımla hugo'dan esinlenip macera oyunu yapmıştık ve adını hugolülü koymustuk* ve yoldaki kırmızı taslara basmadan bir hedeften diğerine atlamak vs çeşit çeşit garipliklerin bulundugu delicesine zevk aldıgımız bir oyun yapmıstık..