bütün insanların 100 yıl yaşadığına ve sonra bir anda yok olduğuna inanıyordum, tabi kardeşimle sen benden daha çok yaşayacaksın diye kavga ettiğim çok olmuştur.
adı üstünde çoçuk inanılan her neyse ne kadar saçma olursa olsun en tatlı zamanların mantıklı inançlarıydı. sevindiren, eğlendiren.
doğal bir yaşamın saçmalıklarını şimdinin kurmaca hayatına değişmem.
Tabağında ne kadar pirinç tanesi bırakırsan o kadar çok çocuğun olur sözü.
Annem sağlamasını yapmak için de çinlileri örnek gösterirdi. Vay be zeki kadınmış.
Ben çocukken külliyen salaktım . Hatta safliğımla hep dalga geçerlerdi.
Komşulardan birine inme inmiş. Anlatıyorlar yanımda. Yatalak olmuş işte konuşamıyormuş bile , diye. Bende sandım ki inme gökyüzünden üstümüze düşen bir şey. Üstümüze iniyor , sakat kalıyoruz. ( cocuk aklıyla sakat yani kusura bakmayın engelli)
Sonra bir kaç gün sokağa hiç çıkmamıştım korkudan. Sonra dediğim gibi salak bir çocuk olduğum için olayın etkisi geçince , unutup çıkmışımdır sokağa.
serçeler adım atamaz hoplaya hoplaya gider ya. anneme sebebini sordum bir peygamber varmış o serçeleri cezalandırmak için ayaklarını bağlamış. ondan beri ayakları bağlıymış.
ben de evin avlusuna tuzak kurup bir serçe yakaladım. bir heyecanla elimi iki ayağının arasından geçirdim ve elime bir şey takılmadı. annemin yalanını çıkarmıştım böylece.
çocukken hortlak denilen canlının var olduğuna inanır ölüden korkardım ama insan büyüýünce anlıyor ki ölünün insana bir zararı dokunmaz olüden değil diriden korkacaksın.