götümüzden uydurduğumuz halde birbirimize korkunç anılar anlatmak ve bunları sanki yaşamışız ve ömrümüzün sonuna kadar unutamayacağımız bir anı gibi anlatmak. ama öyle bişi yok herkes bişiler uyduruyodu lan. örneğin ; bizim orda bi köşk var o cinlii ben gördüüümmmm beyaz beyaz uçuyoollaaaaaar
örneğin;ben almanyada yaşıyom, orda vampir var biliyonuzmu geçen bize saldırdı, çok zor kaçtık polisi aradık hemen üzerlerine hac tutup sonrasında sinsice onlara yaklaşıp sarımsak rendelediler. almanya çok güzel fantastik siz bilmiyoğuz!!!
araçların beygir gücünün ölçüm biçiminin şu sekilde olduğunu sanıyordum: bir ipin ucuna 250tane at , diğer ucuna araba bağlanır, araba atları çekebiliyorsa araba 250beygir gücündedir.
sari cicekler vardi eger onlari koparirsak annen baban olur denirdi.
birde agzimizda dilimizi yanagimiza vurup laklak diye ses yapinca annen baban olur denirdi. cok korkardim yapmaya.
Dedemin uyumam için uydurduğu tak tak dede. onsuz uyumazdım. gerçi onla da uyumazdım acayip bi çocuktum işte. Tak tak diye ses çıkarırdı "bak, taktak dede geldi uyu hadi çabuk gitsin" derdi hep.elini kolunu tutsam da çıkarırdı o sesi. çikolatamı da verirdi sütle. ama iki yudum süt, bir ısırık çikolata öyleydi. neyse işte...
(bkz: jumanji) küçüklüğümde izleyip günlerce beni korkutan evde adeta bir gölge gibi yaşamama sebep filmdir. kendine nasıl inandırmıştır hala hayretlere düşürür kendi kendimi.
üç dört yaşlarımda, parkta çekilmiş bir fotoğrafım vardı.o fotoğrafı albümde ne zaman görsem'annemler beni terkedip gitmiş' diye ağlayıp,zırlardım.
annemin, "ben fotoğrafı çektiğim için orda yokum kızım" diye durumu açıklama çabalarına rağmen, her seferinde aynı şeyleri düşünüp mütemadiyen ağlardım.
çok melankoliktim galiba o zamanlar bilemedim. yada çok saftım.
şöyle ki, çocukluğumuzdan beri bize "atatürk 19 mayıs 1919'da samsun'a çıktı" cümlesi ezberletildi. yaklaşık 6-7 yaşlarında olan bir çocuğun "çıkmak" kelimesinin "karaya ayak basmak" anlamına gelebileceğini düşünmesi imkansız gibi bişey. öyle olunca, samsun'un deniz kıyısındaki yüksek bir dağlık bölge olduğunu zannediyordum. hatta denize bakan kısmı uçurum. e atatürk samsun'a nasıl çıkmış olabilir? hem de deniz tarafından? tabii ki tırmanarak.
işte bu düşüncelerden dolayı kafamda hep şöyle bir kurtuluş savaşı başlangıcı şekillenirdi. atatürk dağcıların dağa tırmanırken kullandıkları aletle uçuruma doğru yavaş yavaş tırmanıyor. bu o kadar zor bir şey ki, başaracağından hiçbir ümidi yok. ama azimle yukarı çıkmaya devam ediyor. ve azminin zaferi olarak tırmanışı başarıyla bitiriyor ve samsun'a çıkmış oluyor. yukarıda da halk ellerine çapa, kazma, kürek, tabanca, tüfek ne bulduysa hepsini eline almış ve savaşa hazır halde, bağırıp çağırıp, tezahürat yapıyolar. tam o anda atatürk elini havaya kaldırıyor ve herkes susuyor. daha sonra "kurtuluş savaşı başlasın" diyor ve halk ellerindeki silahlarla, denizin tersi yönünde koşmaya başlıyorlar. böylece kurtuluş savaşı başlıyor.
çok hayalperestçe ama yaklaşık 4-5 yıl bunun doğruluğuna inandım....