(#12915959) beni çocukluğuma götüren en güzel cümle buydu.
Kurban Bayramı kış mevsimine denk gelirdi.
Bayram namazından çıktıktan sonra köy cemaati caminin önünde sıraya geçer, herkes tokalaşır, bayram dileklerini söylerdi.
tokalaşırken hafiften yağmaya başlayan kar taneleri burnuna düşerken titremeye yakın olurdu insanın içi...
Amcamların, halamların, babaannemin * ve annemle babamın kurbanlık koyunlarını sırayla evin altına asıp o soğukta sıcak koyun vücuduna ısınmak bahanesiyle yardım ederdik.
Hemen çıkarttığımız böbrekleri babaannemin mutfaktaki ocakta yaktığı ateşe şöminenin başına kurulmuş gibi kurulurduk çocuklar kafilesi olarak ve babaannem pişiriverirdi bize onları.
O soğukta boğazından sıcacık geçen et parçaları ve pencereden baktığında yağmaya devam eden karın zevki...
Evet çocukken bayramlardan aldığım tat artık yok. Şehrin camisinde birbirini tanımayan cemaatle omuz omuza namaz kıldıktan sonra ne bir kar var... ne de köyün soğukta insanın içini yakan sıcak ortamı...
bayram sabahları...çocukken erkenden kalkardık büyük bi heyecanla hatta gece uyuyamazdık heyecandan.şimdiyse şöyle bi bayram tatili olsa da uyusak diye gün sayıyoruz.
yumiyum yemek. üstüne her zaman bir beden (hatta bazen 2 veya 3) büyük gelen kıyafetler giymek ve onlarla mutlu geçinmek. hiçbir derdinin olmaması. bir hata yaptığında annenin ne kadar kızacağını düşünmemek. altına kaçırmak. bulduğun kumun içine atlayıp yüzermiş gibi yapmak. sokakta bulduğun kutuyla maç yapmak ya da yapamamak. özlemek.