türkiyekürt kızlarını alıp fabrikalarda zorla çalıştırmışsa,
nüfus çoğunluğunun kürtlerin elinde olduğu şehirlere türkleri yerleştirip kürtlere çocuk sınırlaması getirmişse,
türkiye milist kuvvetlerle sokağa çıkıp kürtleri katletmişse,
denilebilir ki 'evet tc uygurlulara yapılanı kürtlere yapmıştır.'
ama bütün bu sayılanları yapmamışsa (ki yapmamıştır.)
o zaman bu başlıktaki iddayı dillendirmede art niyet aramak gerekir.
çin, Sincan Uygur Özerk Bölgesi ya da eski adıyla doğu türkistana hava ya da kara yolu ile ulaşımı tamamen kapatarak bölgeyi izole etmiştir. o bölgeye gidebilmek için önce gidip çinden, çine göre geçerli bir izin almanız ki bu o kadar kolay değil ve bölgeye, türlü meşakkatten sonra kamerasız, fotoğraf makinasız giriş yapmanız gerekiyor.
uygur bölgesi tamamen karantina altında
güneydoğu için böyle bir durum söz konusu değil olmamalı da.
türkiye'de diyarbakır ya da güneydoğu için böyle bir ön koşul yok. hatta oraya ulaşım için t.c. tarafından gönderilen karayolu işçilerinin bile katledildiğini gördük yakın tarihte.
çin uygur bölgesinde, sürekli nükleer silah deneniliyor,
türkiye için bunun lafını bile etmek komikçe.
tipik bir dtp örneklendirme metodu ile, terörizmi meşrulaştırma gayreti uğruna, her yolu mübah kılma hanzoluğu.
pkk ile türkiye, uygur türkleri ile çin'in durumu arasındaki farkı kavrama yetisi olmayan bir hödükle tartışmak zaman kaybından öteye geçemeyecektir.
nadan ile sohbet guctur bilene, cunku nadan ne gelirse soyler diline. gerçi bu pek nadanlık da sayılmaz, bu farklı bir şey. bu daha çok insanlıkla alakalı.
kürtlerin; kardeşliğin ve kalleşliğin neresinde olduğunu açıkça gözler önüne seren, biraz daha yüz versek ne gibi talepleri olacağını açıkça ortaya koyan cümledir.
fazla yüz verdik a dostlar, can saydık, kardeş dedik. ekmeğimizi böldük, paramızdan arttırdık çocuklarını okuttuk, fakirler dedik vergi almadık, cahiller dedik elektrik, su vs.kaçak kullanmalarına göz yumduk. hayvan kaçakçılığı yaptılar ses etmedik.
"abi selpak" dediler; selpak aldık, "abi boya" dediler ayakkabımızı boyattık bütün iyi niyetimizle. sonra arabamızı parkederken; "park parası lan!" dediler. taksimden eve dönerken "20 lira ver lan karnım aç" dediler. onları kendimizden gördükçe abilik, ağalık kalmadı.
şehirlere ilk yerleştiklerinde, "abi doğudan geldik açız bi ekmek parası" diyenler, her köşe başında kadın ve uyuşturucu satar oldu.
biz acıdıkça, onlar kendilerini bir şey zannettiler. memur yaptık rüşvet yediler, milletvekili yaptık, pkk broşürü dağıttılar.
iş verdik, aş verdik; sazımızı sözümüzü paylaştık; hep bize geri döndü. halayımız vardı orta asyadan getirdiğimiz; halayları oldu. ergenekon vardı orta asyadan getirdiğimiz; demirci kava oldu. nevruzumuz vardı binlerce senedir kutladığımız newroz oldu.
kaderde bunu görmekte varmış. benim soyum sopum orada katledilirken; "sen de bana bunu yaptın" deyiverdiler işte. benim yüreğim cayır cayır yanarken; kardeş diye bağrımıza bastıklarımız tuz basıverdi yüreğimize.
sırtım delik deşik olmuş vurduğun hançerlerden, ben hala senin içerisinde bir gıdım iyilik kırıntısına karşı vicdanımı ortaya sürerken, sen hala vurmaktasın hançerini.
ben, bu dünya üzerinden ne uygarlıklar sildim evlat. ne uygarlıkları bitirdim; sen kimsin? uygarlık nedir bilir misin?
80 senedir sen kalkın diye yapmadığımız yatırım, etmediğimiz yardım kalmadı. asfaltları kazıdın, tren yolllarını söktün, öğretmenleri öldürdün, doktorlara tecavüz ettin yetmedi. ben gene de senin çocuklarını okutmak için kitap gönderdim sana. ben gene de senin çocukların okusun diye okul yaptım; hastahane yaptım sana.
sen sana gösterdiğimiz her türlü iyi niyeti çiğnedin çiğnedin tükürdün.
herkes yerini bilsin bundan sonra. sen benim kardeşim olamazsın; ben bugün bunu çok daha iyi anladım.