#osho

evlilik

2531.
  • osho'dan konu hakkında bir yazı:

    aslında toplum evlilik önünde mümkün olan tüm engelleri yaratmalı ve boşanma içinse hiçbir engel koymamalıdır. toplum insanların bu kadar kolayca evlenmelerine izin vermemeli. mahkeme engeller yaratmalı; kadınla en azından iki yıl birlikte yaşa, o zaman mahkeme sana evlenmen için izin verebilir. onlar şu an tam tersini yapıyorlar. evlenmek istersen hiç kimse sana, buna hazır mısın yoksa bu sadece geçici bir heves mi, sadece kadının burnundan hoşlandığın için mi diye sormaz. ne aptallık! kişi sadece güzel bir burunla yaşayamaz. iki gün sonra burun unutulmuş olacak; kim kendi karısının burnuna bakar ki? karın asla güzel gözükmez, kocan asla güzel gözükmez; bir kez alıştın mı güzellik kaybolur. iki insanın birbirlerine alışmak, birbirlerini tanımak için yeterince uzun bir süre birlikte yaşamalarına izin verilmeli. ondan önce evlenmek isteseler bile buna izin verilmemeli. o zaman boşanmalar yeryüzünden silinecektir. boşanmalar vardır çünkü evlilikler zorlamadır ve yanlıştır. boşanmalar vardır çünkü evlilikler romantik duygularla yapılmıştır. romantik duygular bir şairsen iyidir ve şairler iyi karılar ve kocalar olarak bilinmezler. aslında şairler neredeyse her zaman bekârdırlar; onlar oynaşırlar ama asla yakalanmazlar ve sonuç olarak da romantizmleri hep canlı kalır. onlar şiir yazmaya devam ederler, güzel şiirler... kişi şairane duygularla bir kadınla ya da erkekle evlenmemelidir. bırak düzyazı hali gelsin, sonra düzen kur. çünkü günlük yaşam bir şiirden çok düzyazı gibidir. kişi yeterince olgun olmalıdır. olgunluk artık bir kimsenin romantik bir salak olmadığı anlamına gelir. kişi hayatı anlar, kişi hayatın sorumluluklarını anlar, kişi bir insanla birlikte olmanın zorluklarını anlar. kişi tüm bu zorlukları kabul eder ve buna rağmen o kimseyle yaşamaya karar verir. kişi sadece cennet olacağını, sadece güller olacağını ummaz. kişi saçmalıklara bel bağlamaz; kişi gerçeğin katı, engebeli olduğunu bilir. güller vardır ama orada-burada pek çok diken de vardır. tüm bu sorunların bilincindeyken, yine de yalnız kalmaktansa bu kişiyle birlikte olmanın tüm bu risklere değeceğine kanaat getirirsen, o zaman evlen. o zaman evlilikler asla sevgiyi öldürmeyecektir çünkü bu sevgi gerçekçidir. evlilik sadece romantik aşkı öldürür. ve, romantik aşk insanların ilk aşk dedikleri şeydir. kişi ona güvenmemelidir. kişi onun doyurucu bir şey olduğunu aklına getirmemelidir. o tıpkı dondurma gibidir; arada bir yiyebilirsin ama ona güvenemezsin. hayat daha gerçekçi, daha düzyazı olmak zorundadır. ve evliliğin kendisi hiçbir şeyi yok etmez. evlilik içinde ne gizliyse basitçe onu getirir, dışarı çıkarır. eğer içinde sevgi gizliyse evlilik onu dışarı çıkartır. şayet sevgi yalnızca bir gösteriş, sadece bir yem idiyse, er ya da geç yok olmak mecburiyetindedir. ve o zaman senin gerçekliğin, çirkin kişiliğin yüzeye çıkar. evlilik en basitinden bir fırsattır, o yüzden içinde her ne varsa o dışarı çıkacaktır. sevgi evlilik tarafından yok edilmez. sevgi nasıl sevileceğini bilmeyen insanlar tarafından yok edilir. sevgi yok edilir çünkü her şeyden önce o yoktu; bir hayal âleminde yaşıyordun. gerçeklik bu hayali yok eder. yoksa sevgi sonsuz bir şeydir, sonsuzluğun bir parçasıdır. eğer büyürsen, eğer sanatı bilir ve hayatın gerçeklerini kabul edersen, o zaman her gün gelişmeye devam eder o. evlilik sevginin içinde büyüyebileceği muazzam bir fırsata dönüşür. sevgiyi hiçbir şey yok edemez. eğer varsa, gelişmeye devam eder. ama benim hissettiğim odur ki, çoğu durumda daha en başından beri zaten mevcut değildi. kendini yanlış anladın, başka bir şey vardı; belki seks vardı, cinsel çekim vardı. o zaman o yok edilecektir çünkü bir kez bir kadınla seviştiğinde cinsel çekim ortadan kalkar. cinsel çekim sadece bilinmeyen içindir; bir kez bir kadının ya da adamın bedeninin tadına baktın mı, cinsel cazibe ortadan kalkar. eğer senin sevgin sadece cinsel bir çekim idiyse, o zaman onun kaybolması kaçınılmazdır. o yüzden asla sevgiyle başka bir şeyi karıştırma. şayet sevgi gerçekten sevgiyse... "gerçekten sevgiyse" derken ne demek istiyorum? sadece diğerinin mevcudiyetinin içindeyken ansızın kendini mutlu hissedersen, sadece birlikte olduğunuz için zevkten sarhoş olursan, sadece diğerinin mevcudiyeti yüreğinin derinliklerinde bazı şeyleri tatmin ederse... yüreğinde bir şey şarkı söylemeye başlarsa, armoninin içine girersen demek istiyorum. diğerinin sadece mevcudiyeti beraber olmanıza yardım eder; daha çok birey olursun; merkezinde, ayakları yere basan. o zaman o sevgidir. sevgi bir tutku değildir. sevgi bir duygu değildir. sevgi birisinin bir şekilde seni tamamladığının derinden anlaşılmasıdır. birisi seni tam bir döngü yapar. diğerinin mevcudiyeti seni çoğaltır. sevgi kendin olma özgürlüğü tanır sana; o sahip olma değildir. o yüzden izle; hiçbir zaman seksi sevgi olarak düşünme, yoksa kanarsın. farkında ol ve birisiyle sadece mevcudiyetinin; başka bir şey değil, saf mevcudiyetinin yeterli olduğunu hissetmeye başladığında, başka hiçbir şey istemediğinde, yalnızca varlığı, sadece olması seni mutlu etmek için yeterli olduğunda... içinde bir şeyler çiçek açmaya başlar, bin bir tane lotus çiçeklenir, o zaman âşık oldun. ve o zaman gerçekliğin yarattığı tüm zorlukları aşabilirsin. pek çok acı, pek çok kaygı; hepsinin içinden yaşayıp geçebileceksin ve sevgin giderek daha çok çiçek açmaya devam edecek çünkü tüm bu durumlar birer meydan okumaya dönüşecek. ve senin sevgin tüm bunların üstesinden gelerek daha da çok güçlenecek.
    sevgi sonsuzluktur. eğer varsa, o zaman sürekli olarak gelişir ve gelişir. sevgi başlangıcı bilir ama sonu bilmez.

    #osho
    #evlilik
    #kadın
    #erkek
    #sevgi
    #aşk
    0 ...
  • sevgi

    650.
  • Osho'ya göre Sevgi üç boyuta sahip olabilir. Bir tanesi bağımlılıktır; insanların çoğunluğuna olan şey budur. Koca karısına bağımlıdır, karısı kocasına bağımlıdır; ikisi de birbirini sömürürler, birbirlerine hükmederler, birbirlerine sahip olurlar, birbirlerini birer eşyaya indirgerler. Dünyadaki vakaların yüzde doksan dokuzunda olan şey budur. Bu yüzden cennetin kapılarını açabilecek olan sevgi sadece cehennemin kapılarını açıyor. ikinci olasılık ise iki bağımsız bireyin arasındaki sevgidir. Bu da pek ender gerçekleşen bir şeydir. Ancak bu da mutsuzluk getirir çünkü sürekli bir çatışma vardır. Hiç anlaşma yoktur; her ikisi de öylesine bağımsızdır ki, kimse ödün vermeye yanaşmaz, diğerine uymaz. Şairler, sanatçılar, düşünürler, bilim adamları, en azından zihinlerinde bir çeşit bağımsızlık içerisinde yaşarlar, onlarla yaşamak imkânsızdır; onlar birlikte yaşamak için fazlasıyla tuhaf insanlardır. Diğerine özgürlük verirler ama onların özgürlüğü özgürlükten daha çok kayıtsızlığa benzer, aldırış etmiyorlarmış gibidir, sanki onlar için hiç fark etmiyormuş gibidir. Birbirlerini kendi alanlarının içine terk ederler. ilişki sadece yüzeyde gibidir; birbirlerinin derinine inmekten korkarlar çünkü onlar özgürlüklerine sevgiden daha çok bağlıdırlar ve ödün vermek istemezler. Ve, üçüncü seçenek karşılıklı bağımlılıktır. Bu çok ender olur ama gerçekleştiğinde cennetten bir parça dünyaya düşer. iki kişi ne bağımlı ne de bağımsızdır ancak birbirleriyle son derece uyum içerisindedirler, sanki birbirleri için nefes alırlar, iki bedendeki tek ruhturlar; bu ne zaman olursa sevgi gerçekleşmiştir. Yalnızca bunu sevgi olarak adlandır. Diğer ikisi gerçekte sevgi değildir, onlar sadece anlaşmadır; sosyal, biyolojik, psikolojik... ama anlaşmadır. Üçüncüsüyse ruhsal bir şeydir.

    #osho
    #sevgi
    3 ...
  • ölmeden önce ölünüz

    2.
  • osho'nun yeni okuyup bitirdiğim kitabının ismi. konusu: ölüm. tavsiye ederim.

    #osho
    1 ...
  • osho

    125.
  • “batı, tek yaşama sahip olunduğuna dair inancını değiştirmedikçe, bu ikiyüzlülük, bu vazgeçememe, bu korku da değişemeyecektir. yaşam tek değildir; bir çok kere yaşadınız ve bir çok kere daha yaşayacaksınız. bu nedenle bir sonraki ana geçmek için acele etmeden, her anı olabildiğince bütün olarak yaşamaya çalışın. zaman para değildir, tüketilemez, zaman zenginlere olduğu kadar yoksullara da eşitçe sunulmuştur. zaman sözkonusu olduğunda zenginler daha zengin, yoksullarsa daha yoksul değildir. yaşam sonsuz bir döngüdür. yüzeydeymiş gibi görünen bu inanış, aslında batı dinlerinde oldukça derin köklere sahiptir. size yalnızca yetmiş yıl ömür biçmekle büyük cimrilik ediyorlar! hesaplamaya çalıştığınızda ömrünüzün üçte birini uykuya, diğer üçte birini yiyecek, giyecek ve ev masraflarınızı karşılayabilmek için çalışmaya harcadığınızı göreceksiniz. geriye kalan kısa zaman ise eğitim, futbol maçları, filmler, saçma sapan tartışma ve kavgalara gidiyor. bu durumda yetmiş senelik ömrünüzün yedi dakikasını bile kendinize ayırabilmişseniz eğer, bence bilge biri sayılırsınız! ancak bütün ömrünüz boyunca bu yedi dakikayı bile kendinize ayırmak zordur, öyleyse nasıl kendinizi bulacaksınız? varlığınızın, yaşamınızın gizemine nasıl ereceksiniz? ölümün bir son olmadığını nasıl kavrayacaksınız? yaşam deneyiminin kendisini kaçırdığınız için, ölüm gibi müthiş bir deneyimi de kaçıracaksınız; yoksa ölümde korkulacak hiçbir şey yoktur. ölüm güzel bir uyku gibidir; rüyasız, başka bir bedene sessizce ve huzurla geçebilmek için ihtiyaç duyduğunuz derin bir uyku... ölüm cerrahi bir olguya benzer, neredeyse anestezi gibidir. ölüm düşman değil, dosttur. ölümü dost olarak kabul ettiğiniz ve yetmiş senelik kısacık ömrünüzü korkusuzca yaşamaya başladığınız zaman, yaşamınızın sonsuzluğunu kavrayabildiğiniz taktirde, her şey yavaşlayacak ve koşuşturmaya hiç gerek kalmayacaktır. insanlar her şeyde aceleci davranıyor. iş çantalarını kapıp içine bir şeyler tıkarak, karısını öpen- kendi karısı mı yoksa başkasının karısı mı olduğunu bile görmeden- çocuklarına, "hoşçakalın" diyerek evden fırlayan adamlar gördüm. böyle yaşanmaz! hem bu hızla nereye yetişeceğinizi sanıyorsunuz? batıda mistik bir gelenek yoktur. batı dışa dönüktür; dışarıya bak, görülecek çok şey var. ama insanın içinde yalnızca iskelet olmadığının farkında değiller; iskeletin içinde daha başka bir şey de vardır. bu sizin bilincinizdir. gözlerinizi kapayınca karşınıza çıkan iskeletiniz değil, yaşam kaynağınızın ta kendisidir. batının ihtiyaç duyduğu şey, kendi yaşam kaynağını yakından tanımaktır. o zaman acelecilik sona erer. kişi ancak o zaman yaşam ona gençliği sunduğunda gençliğin keyfini, yaşlılığı sunduğunda yaşlılığın keyfini çıkaracak, yaşam ölümü getirdiğindeyse, ölümün keyfine varacaktır. yalnızca bir tek şeyi bilmelisiniz, önünüze çıkan her şeyin keyfine varıp, her şeyi bir kutlamaya dönüştürmeyi.”

    #osho
    #ölüm
    #doğu
    #batı
    0 ...
  • osho

    124.
  • “batılı görüşte ölüm yaşamın sonu anlamına gelir. doğu'da ise ölüm upuzun bir yaşam geçidinin içinde yer alan güzel bir olaydır ve bir çok kere tekrarlanacaktır. her ölüm başka bir yaşama; farklı bir biçim, farklı bir tanımlama, farklı bir bilince geçmeden önceki finaldi. ölünce yaşamınızı noktalamıyor, yalnızca başka bir yere taşınıyorsunuz. bu bana nasreddin hocayı anımsattı. hoca uyurken evine hırsız girmiş. aslında gerçekten uyumuyor, gözlerini kapalı tutuyor, arada bir de açıp hırsızın neler yaptığına bakıyormuş. ama kimsenin işine karışmak da ona göre değilmiş. öyle ya, hırsız onun uykusuna karışmıyormuş, o niye adamın mesleğine burnunu soksun? bırakmış ne yapacaksa yapsın! hırsız bu adamda bir gariplik sezip, biraz endişelenmeye başlamış. evdeki her şeyi dışarı taşırken arada bir elinden kayan bir şey yere düşüyor, ama gürültü çıksa bile adam uykusundan uyanmıyormuş. hırsız böyle bir uykunun ancak insan uyanık olduğunda mümkün olabileceğine dair bir kuşkuya kapılıp: "ne acayip adam, evini olduğu gibi boşaltmama rağmen gıkını bile çıkarmıyor" diye düşünmüş. olduğu gibi bütün eşyaları, yastıkları, ne var ne yoksa her şeyi almış. tam kendi evine taşımak üzere eşyaları bir araya getirip, bağlarken birinin onu takip ettiğini hissetmiş. arkasına dönünce onu takip edenle uyuyan adamın aynı kişi olduğunu görüp, "niye beni takip ediyorsun?" diye sormuş.

    "takip etmiyorum ki, birlikte taşınıyoruz. ne var ne yoksa aldığına göre artık ben bu evde ne yapayım? ben de tabii ki seninle geliyorum."

    bu doğulu rahatlığıdır, ölüm konusunda bile doğu'da bu fikir devam eder-yalnızca başka bir yere taşınmak...

    hırsız paniğe kapılmış, "affet beni, eşyalarını geri al."

    hoca şöyle yanıt vermiş: "hiç gereği yok. ben zaten taşınmayı düşünüyordum- baksana ev zaten harabe gibi. bundan beter bir ev olamaz. hem ben de çok tembel bir adamım. birinin bana bakması gerek. her şeyi alıp da beni burada yalnız bırakmanın alemi var mı?"

    hırsız hayatı boyunca bu işi yaptığı halde hiç böyle birine denk gelmediği için korkmuş. bir kez daha, "her şeyini geri alabilirsin." demiş.

    hoca bu kez, "yoo!" demiş. "planda hiçbir değişiklik yapmayacağız. sen bu eşyaları olduğu gibi taşıyacaksın, yoksa doğru karakola giderim. sana efendi gibi davranıp hırsız demiyorum, bana göre taşınmama yardım eden bir adamsın yalnızca."

    aslında acele etmeye hiç gerek olmadığı için kafanızdaki kısa ömür fikri tehlikeli bir fikirdir. doğu'nun bunca yoksulluğa karşı kederli ve umutsuz olmamasının nedeni budur. batı zengindir, ama bu zenginlik ne tinselliğine ne de gelişimine hiçbir katkı sağlamamıştır. aksine batı fazla gergindir. oysa yaşamın sağlayabileceği tüm konfora sahip olabildiğine göre daha rahat olması gerekir. aslında temel sorun, batı'nın içten içe yaşamın kısacık olduğunu, hepimizin sırada beklediğini ve her anın bizi ölüme daha çok yaklaştırdığını bilmesidir. doğduğumuz anda, mezara doğru giden yolculuğumuz da başlamış demektir. her an yaşam kesintiye uğramakta, gitgide daha da kısalmaktadır. bu durum gerginlik, keder ve endişeye yol açar. hiç birini yanınızda götüremeyeceğinizin farkına varınca, tüm konfor ve lüksler, tüm zenginlikler anlamsızlaşmaya başlar. ölüme tek başına gideceksiniz. doğu rahattır. birincisi ölümü önemsemez- onu yalnızca bir şekil değiştirme olarak kabul eder. ikinci olarak da öyle rahattır ki ölümden sonra bile yanınızda olacak içsel zenginliklerinizi keşfetmeye başlarsınız. ölüm bu zenginliği sizden alamaz. ölüm dıştaki her şeyinizi alır ve içsel olarak kendinizi geliştiremediğiniz taktirde doğal olarak hiçbir şeyi ölümden koruyamayacağınız ve sahip olduğunuz her şeyi yitireceğinize dair korku duyarsınız. ancak içsel benliğinizi geliştirip, dış etkenlerden bağımsız olarak huzur, mutluluk, sükunet ve neşeye kavuşabilmişseniz, benliğinizin ait olduğu bahçeye varıp, saf bilincinizin açan çiçeklerini görebilmişseniz, ölüm korkusu diye bir konu sizin için söz konusu bile olamaz.”

    #osho
    #ölüm
    #doğu
    #batı
    1 ...
  • osho

    123.
  • “ölüm yeni bir yaşama açılan kapıdır. insanlar bizim ölümü kutladığımızı sanırken, biz aslında doğumu kutluyoruz çünkü ölüm yoktur, hiçbir şey ölmez, yalnızca şekil değiştirirler. yaşam bir şekilden diğerine göçeder; bu yüzden birisi ölürken onu seven herkesin mutluluk duyması gerekir çünkü o yalnızca görünüşte ölmektedir. bizim açımızdan ölüyor gibi görünürken, diğer açıdan yeni doğmaktadır.”

    #osho
    #ölüm
    2 ...
  • dejavu

    184.
  • osho'ya sorarlar:

    "sevgili osho, zaman zaman o an içinde bulunduğum durumun tam olarak daha önce tekrarlanmış olduğu hissine kapılıyorum. başkalarının da aynı hissi yaşadıklarını ve bunun dejavu olarak tanımlandığını duydum. her zaman bu deneyimin ne olduğunu ve meditasyonla bağlantısını merak etmişimdir. bunu anlamama yardımcı olabilir misiniz?"

    osho'nun cevabı:

    dejavu olarak tanımlanan deneyim kendine ait bir gerçeklik taşır çünkü bu sizin dünyaya ilk gelişiniz değildir. başınızdan bir çok yaşam ve ölüm deneyimi geçti. ve doğal olarak binlerce yaşamın içerisinde aynı yerlere gelmemek, aynı yüzlerle karşılaşmamak, bir ağaç görüp aynı ağacı daha önce kesinlikle görmüş olduğunuzu hissetmemek olanaksızdır. bu his şüpheye yer bırakmayacak denli kesin bir histir: sizin hayal ürününüz değildir, o kişiyi daha önce görmüş ya da en ince ayrıntısına kadar o durumun içinde daha önce bulunmuştunuz. bu çok tuhaf bir histir; insanın başını döndürür. ama aynı zamanda hindistan'ın dışında doğmuş olan bütün dinlerin eksik olduğunun da kanıtıdır çünkü bu dinler dejavu deneyimini açıklayamazlar. reenkarnasyon fikrine sahip olmadıktan sonra dejavu deneyimine açıklık getirmek olanaksızdır. bir kasabaya varıyor ve bir anda daha önce orada bulunmuş olduğunuzu hissediyorsunuz. sağa saparsanız nehre, sola saparsanız tren istasyonuna ulaşacağınızı biliyorsunuz ve bunu denediğiniz zaman da gerçekten nehre ya da istasyona varıyorsunuz. yoldaki ağaçları, nehri daha önce bir filmde ya da rüyada görmüşçesine tanıyorsunuz. dejavu geçmişten gelen ve bir şekilde şimdiki zamana karışan küçük bir kesittir. bir gerçekliktir. ve bu gerçeklik, dejavu, yani geçmiş yaşamlardan kalma anılar, defalarca kanıtlanarak reenkarnasyon teorisini yalnızca dini bir teori olmaktan çıkarıp, bilimsel bir gerçekliğe dönüştürür. tabii bilimin daha açık fikirli olacağı, beklenen o zamanın gelmesini bekleyerek... sorun şu ki, bilimde tüm ilerlemeler yalnızca tek bir yaşamın varlığını kabul eden ve bu konuda önyargılı olan batı'da gerçekleşiyor. yine de dünya her geçen gün biraz daha küçülüyor. er ya da geç bilim, insan gelişimi, meditasyon ve bilincin dönüşümü için hayati önem taşıyan bu olguyu dikkate almak zorunda kalacaktır. kişi geçmiş hayatlarını anımsadıkça ölümden sonra da bir geleceğe sahip olduğunun kanıtını bulmuş olacaktır. geçmiş yaşamları anımsamak, aynı zamanda buraya farklı bir cisme ve isme sahip olarak dönecek oluşunuzun da kanıtıdır. bilim tek bir yaşama dayalı musevi, hıristiyan ve müslüman inancından sıyrılıp farklı bir yön aldığı zaman, ki bunun gerçekleşeceğinden hiç kuşkum yok, reenkarnasyon bilimsel olarak kanıtlanmış bir gerçeklik kazanacaktır. bu tek yaşam inancı zaten oldukça saçmadır çünkü varoluşta hiçbir şey ölmez; her şey varolmaya devam eder, yalnızca şekilleri değişir. yaşam sözkonusu olduğunda neden bunun tersi olsun ki? insanlar aynı tür bir yaşamı binlerce kez sürdürdüklerinin farkına vardıkları zaman, ki reenkarnasyon teorisi böyle bir fayda sağlamak üzere harekete geçirilmiştir, aynı şeyleri tekrar tekrar yapmış olmanın ne kadar sıkıcı, bıkkınlık verici olduğunu ve bunlardan bir ders çıkaramamış, bir kazanç sağlayamamış olmanın ne kadar korkunç olduğunu göreceklerdir. binlerce yaşantınızda aynı iktidar ve para hırsıyla mücadele ettiniz ve hala bunu sürdürmektesiniz. demek ki her yaşam deneyimi siliniyor ve her seferinde sıfırdan başlıyorsunuz. bilimsel olarak kanıtlandığında, aynı aptalca oyunları tekrarlamanız da çok güçleşecektir. yeterince oynadınız, artık değişme, bilincinizi yüceltme zamanıdır; bu, adeta bir tekerlek gibi bir yaşamdan diğerine tekrar, tekrar dönmeye devam eden vahşi çemberin ötesine geçme zamanıdır.
    şu ana kadar yaptığınız her şey bilinç dışıydı. artık olgunlaşıp, bilinçle hareket etmenin zamanı geldi. artık farkındalıkla hareket edin; yeteri kadar bilinçsizce yaşadınız. reenkarnasyon tekerleğinin dönmesini sağlayan şey bilinçsizliktir. bir kez bilincinize kavuştuğunuz zaman çabalarınızın yersiz olduğunu göreceksiniz; başarıyı bir çok kez elde ettiniz ama ne için? ölüm zaten her şeyi silmedi mi? bu tıpkı kumdan kaleler yapmaya benzer, rüzgar gelip kalenizi yerle bir eder. siz de yeni bir kale yapmaya tekrar tekrar devam edersiniz ve sonuç hep aynı olur. bilimin doğu'lu milyonlarca insanın yaşadığı deneyimlerin gerçeğini gözardı etmekten vazgeçmesi sonsuz bir önem taşımaktadır. bu bir batıl inanç değildir; yaşamın bizim farkına varamadığımız gizemlerinden biridir yalnızca. bilim bu konuda keşiflerde bulundukça, siz de olup bitenler karşısındaki tutumunuzda büyük değişimler olduğunu göreceksiniz ve amacınız da değişip bu çarkın dışına çıkmaya dönüşecektir. bu çark sizin esaretinizdir, ve bu esaretten kurtulmak, gerçeğin ve özgürlüğün peşinde olanların tek arzusu olmuştur. varlığınızın bedensiz, cisimsiz olarak da evrenin içinde kalabileceğini, cisimsiz olarak da varolabileceğini, tüm varoluşa yayılabileceğini anladıktan sonra tüm çabanız bu yüce özgürlüğe erişmek üzerine olacaktır. biz doğu'da bunu başarmış insanların yaşadığı bu en yüce deneyimi moksha, yani mutlak özgürlük olarak tanımlarız. bu, bedenden, zihinden, etrafınızdaki her türlü zincirden, cisimden bağımsızlaşıp yalnızca saf bir bilince dönüşmektir. bu durumda hala bir bireysellik, görünmez bir merkezde "ben" olunduğuna dair bir bilinç vardır. aslında bu, "ben ilk kez olarak gerçek özüme kavuştum" bilincidir. beden olmadığında hastalık da olmaz, beden olmadığında yaşlılık ve ölüm de olmaz. bedensiz bir bilinç doğal olarak her zaman taze, genç, özgürdür ve tüm evren ona açıktır. onun imparatorluğu sınırsızdır. bir gün gautama buda'ya şöyle sormuşlar, "mutlak bir bilince dönüşürsek yeniden dünyaya gelmeyeceğimizi ve tüm varoluşun bizim imparatorluğumuza dönüşeceğini tekrar, tekrar söylüyorsunuz. peki ya bizden önce aydınlanmış onca insan ne olacak? ben nasıl tek başıma tüm evrenin efendisi olabilirim?" soru mantıklı görünebilir ama varoluşa ait değildir ve buda'yı güldürmüştür, ki o çok ender olarak gülermiş, hatta yaşamı boyunca belki toplam üç-dört defa güldüğü söylenir. buda şöyle yanıt vermiş, "senin mantığını anlayabiliyorum ve sana bir şey anlatacağım; bir karşı-tezle değil yalnızca bir örnekle yapacağım bunu: karanlık bir evde bir mum yakarsan tüm ev ışıkla dolacaktır. bir mum daha yakabilirsin. bu durumda iki mumun ışığının birbiriyle çatışacağını mı düşünüyorsun? ikinci mumun ışığı da tüm evi dolduracaktır. üçüncü bir mum da yakabilir, tüm evi mumlarla doldurabilirsin. hepsi kendi alevleri içinde bireyselliklerini koruyacak, ama yaydıkları ışık sözkonusu olduğunda, hepsi tüm odaya sahip olacaklar. hiçbir ayrım olmayacak. bu benim alanım, bu senin alanın diye bir şey sözkonusu değildir. ışık bir nesne değildir ve binlerce mumun ışığı birbiriyle çatışmadan tüm evi doldurabilir." o haklıdır. karşı-tez oluşturmak mümkün olmadığı halde onun verdiği örnek mükemmeldir. durum tam olarak budur: bir kez cisminizden kurtulduğunuz zaman tüm evrene yayılmış olacaksınız. aydınlanmış olan milyonlarca başka kişi de ışıklarıyla, bilinçleriyle tüm evreni doldurmaktalar. merkezlerinde kendilerine ait birer alev taşırlar ama yaydıkları ışığın sınırı yoktur. ışıklar birbiriyle çatışmaz çünkü onlar cisimsizdir. aynı mekan herhangi bir mücadele ya da tartışma gerekmeksizin farklı ışıklar tarafından doldurulabilir. ve bilinç de bir ışıktır.

    ~ osho

    not: osho islam'da reenkarnasyon olmadığını söyler lakin bu konuda ona katılmıyorum.

    #osho
    #dejavu
    1 ...
  • © 2025 uludağ sözlük