bide şu var,
insanları çok mu kategorize ediyorum bilemedim ama sinemaya 3 "tip" de insan gidiyormuş. Bu arttırabilinir. benim gittiğim salonda durum buydu.
full aksiyon sahneleri göreyim. Birileri ölsün,bombalar patlasın kan-ceset göreyim filmden çıkınca "wuhahha nasıl öldü lan o"
insanları. Haklı olarak vakit geçirmeye gelmişlerdir ve görebilecekleri en fazla aksiyonu görmek isterler.
Kimileri film sakin geçsin ailemle, sevgilimle, arkadaşlarımla tatlı vakit geçireyim. Mesela bu filmde gördüğüm 5 aylık bebeğiyle
sinemaya gelmiş fakat bebek uyumadığından dolayı filmi terk etmek zorunda kalan kadın ve ailesi gibi.
Birde sinemada sanat namına bir şeyler göreyim diyen bir tayfa var. Onları anlamak bazen zor olabiliyor ama güzel bir dünyaları var.
"Bu topraklardan besleneceksin evladım"
New York'da Beş Minare..
muhtemelen "Mahsun" bu piyasaya girmeden önce böyle bir öğüt aldı. Tüm türkiye'yi beyazperdeye yansıtma ve tüm izleyici kitlesini
bir arada tutmaya çalıştığından söylüyorum bunu. Daha önceki filmlerine de bakaraktan.
Muhtemelen de buu yüzden bu kadar iyi oyuncu kadroları çıkarabiliyor karşımıza. Her konuya ayrı bir uzman oyuncu. Fakat "başkomiser rıza"
burada müdür olarak çıkıyor karşımıza. "Üçkağıtçı Serdar" ise komiser.
Her neyse filme girişte karşılaştğımız Ali Sürmeli, cemaat, zikir sahneleri, ülkücü gençler, radikal dinciler bunlar arasında ki geçişler,patlayan bombalar
müthiş bir aksiyon bize filme hoşgeldiniz daha filmin başı diyerekten bizim beklentilerimizi tavan yaptırıyor. Hüseyin Avni'nin çakma sakalıyla
gidilen bir operasyon sahnesine geçiyoruz ama radikal dinciler anlıyor tabi bunların polis olduğunu.Bir yönetmen olarak
özünü geçirememiş olmasından dolayı böyle olduğunu düşünüyorum. Sonra operasyon başlıyor. Radikal dinciler ölmek zorunda ama polis kayba uğramazsa
mantıksızlık olur diyerekten sazanca ölüm planları görüyoruz. Fonda obama'nın konuşması. Başka bir yerde domuz bağıyla bağlanmış insanlar.
Tüm haber ajansları olay yerinde ama "cihan haber ajansı" yok bu da başka bir detay.
Amerika'da hocaefendiyi yakalıyorlar. Fakat "Ben altyazıları okuyamıyorum, filmimi takip etcem altyazıyımı" diyen tayfa da filmde kalsın diye, gereksiz bir
dublaj var. Gina Gershon oyunculuğunu tadamadım..
Sonra aksiyon düşüyor. Bizim iki cevval oğlanı amerikaya "Deccal"i almaya gönderiyorlar falan. Burada "Güneşi Gördüm" filmindekinin aynısı şehir tanıtım planları var.
Mahsun kendine ait bir tarz mı oluşturuyor? diye sorduruyor insana.
acar polisin yavşak yavşak girdiği ajanın odasında kürtçe kelimeler duymaya başlıyoruz. Amerika'nın islami terör paranoyasına bir kez daha tanık oluyoruz.
ve karşımızda "Hocaefendi" aslen bitlisli ama bir erzurum şivesi duyuyoruz.
Haluk Bilginer'e tekrar hayran bırakacak bir oyunculuk. Her rolün adamı.
Bizimkiler türkiye'ye dönecekken havaalanı yolunda çıkan bir iki aksilik hooop "Hocaefendi" araçtan kaçırılıyor. Bizim polisler ayrı, amerikan ajanları ayrı onu aramaya başlıyor.
Bizim polisler "kendine has" yöntemlerle bir şekilde "hocaefendi" ye ulaşıyor. Hocaefendi de gelin beni tanıyın, "önyargılarınızdan kurtulun" mesajıyla bir süre misafir ediyor bizim polisleri.
Burada seyirciyi afallatma girişimleriyle karşılaşıyoruz. hocaefendinin hristiyan karısı, açık giyinebilen kızı, silver marketin sevişgen müdürü, ilk bakışda dindar bir adamla işi olmayacak karakterler. "Heeyt uleeeeeyn, önyargılarınızdan kurtulun" mesajları.
çok not tutmuşum ama üşendim yazmaya gidin izleyin zaten yorumlara bakaraktan hareket etmeyin sakın ha. kendiniz olun.
islamın iki yüzü çıkıyor filmde karşımıza, heh tamam işte filmin mesajını da aldım "her müslüman terörist değildir taam mı?"
derken filmin sonunda bir de "kan davası çok ayıp bir şeydir" mesajı alıyoruz. Ne oluyor lan? ne alaka? nereden nereye? oha amk vs.
beynimizde birsürü mesaj dönüyor. Güzel, kimi anlarda sıkıcı 1 saat 50 dakika kadar süren "vakit geçirebildiğimiz" bir film izliyoruz.
11 milyon dolar gibi bir bütçe'den bahsediliyor. Fakat bence daha fazla. Sağolsun destek olanlar. ATV'de son zamanlarda reklamlarını gördüğümüz "ukra grup" ve "özyurtlar inşaat" ve daha "nice"leri.
"Mahsun Kırmızıgül bir yönetmen olma yolunda ilerliyor". Evet buna katılırım ama artık hedef kitlesini belirlemesi gerekir gibi.