türk toplumu ahlaksızdır

entry18 galeri
    1.
  1. Bir çok toplumsal analiz ve çözümlemenin ortaya çıkardığı ama bir türlü doğrudan telaffuz edilmeyen durumdur. Çeşitli gerekçeler gösterip, televizyon ahlakımızı bozdu, gazeteler yalan haber yapıyor denmesi bu durumun üzerine çıkacak kadar ciddi asla değildir. Evet, çok üzücü ama biz muhafazakar gözüken ahlaksız bir toplumuz. gerekçelerimi de adım adım anlatmak istiyorum:

    Günümüzde üst mevkilerdeki ya da suya sabuna en fazla dokunan konumdaki insanlara allah aşkına bir bakın. Tutarsızlıkların dizboyu olduğunu göreceksiniz. Satın alınmış gazete yazarlarına, iki yüzlü medya patronlarına ve bukalemun gibi renk değiştiren medya temsilcilerine sahibiz. ayrıca oğlu asker kaçağı olan, aynı oğulları üzerine villa alıp orada kiracı olduğunu söyleyecek kadar pişkin olabilen bir başbakanımız*, 16 yaşından beri oğlu girişimci olan bir cumhurbaşkanımız*, oğlu kulüp başkanı olan bir belediye başkanımız, * muhtemelen başkanlarımız, ingiliz vatandaşı bir maliye bakanımız*, internet medyasının denetim ve sansüre tabi tutulması savunan genel yayın yönetmenimiz* var.

    mevcut hükümet çalışanları, her türlü para kazancını kendi yandaşlarına yönlendiriyor, yasa ve idari değişikliklerle yeni kaynaklar yaratıp bunların hortumlarını da aynı kişilere iletiveriyor. iktidar oldukları yıldan beri kademeli olarak gelir düzeylerimiz aşağıya iniyor, temel tüketim maddelerinden uzaklaşıyoruz, bunları satın aldığımız yerlerin neredeyse tamamı büyük market zincirleri, işsizlik tavana vurdu, maaş düzeylerimiz dibi gördü, 2 yıldır zam alamıyoruz ve işin kötüsü bu yıl da almama ihtimali çoğu insanın var. buna rağmen insanlar kömür yardımları ve diğer teşviklerle bu partiyi destekliyor, onların titan zincirine benzeyen yayılımcı politikasını eleştirip ona tepki göstermek yerine bu imkandan yararlanmak için elinden ne gelirse yapıyor. ihale almak için eşinin başını örttüren insanlar, normalde alışkın değilken ortama uyum sağlama amaçlı namaza katılan insanlar.
    ortama uyum sağlamak dedim de, bayram sabahı yaşadığım bir iki enstantaneyi anlatayım. bayram namazı alt tarafı iki rekat kılınır ama namazdan daha tekbirler başlamadan giden insanlar vardı a dostlar. karşında biri sana hitaben konuşurken dönüp gidiyor musun? cami imamı lafını bitirmeden nereye gidersin? cuma namazının farzı biter bitmez depara kalkar gibi koşuşan yüzlerce insanların hepsinin mi çok acelesi var? yani ibadet bile bir noktada, insanın kendisi için vardır, allaha yaranma kontenjanı diye bir şey varsa bir açıklasın ben de öğreneyim?

    Tutarsızlık dedim ya, başbakan zamanında düşünce suçundan hapis yatıp günümüzde kendini eleştiren her türlü yazı ve karikatürü mahkemeye veriyor, televizyon programlarına engel oluyor. hükümet bir medya grubuna şaibeli bir 3 trilyonluk vergi cezası kesiyor, bu sözde muhalif medya patronu* bir hafta geçmeden başbakanla aynı düğünde şahitlik ediyor! sabah programlarında hüngür hüngür ağlarken, hareketli müzikle beraber göbek atmaya başlayan konuk izleyiciler gibi.

    Peki buna muhalif olan kanat farklı mı? 12 eylül 2010 referandumunda hükümet kanadı, alevi değerlerinin yükselişine tepki gösteren muhalif sağdan oy alıyor ve galip geliyor. sol parti yeni yapılanmasında kimseye yaranamıyor, destekçileri medyanın parti* ve lideri* hakkındaki kara propagandalarını hükümet kanadından fazla sahipleniyor.

    2000'li yılları devirdik 2010'lara geldik, sözlüğümüzün sol yanında çarpıcı, komik, yaratıcı birşeyler görmek istiyorum. kapalılık açıklık muhabbetleri. oysa ki ahlaksızlığın, ensestin, tecavüzlerin tavan yaptığı yerler bu işlerin en gizli saklı olduğu, kadın erkeğin yan yana görülmesinin uygun görülmediği bölgeler değil mi? şiddetin ortaya çıkışı, iletişim ve uzlaşının dibe vurduğu nokta değil mi?

    ve bu durumdan en rahatsız olması gereken türk anneleri, rahatsızlığı yaratan çocukları büyüten ve yetiştirenler değil mi? eşi olan kadını döven erkeği yetiştiren kadın neyin arkasına sığınır ya da niye genellikle şiddetin arka plandaki en büyük destekleyicisi olur?

    hükümet eleştirisi veya siyasi birşeyden bahsetmiyorum, çünkü bulunduğumuz günün kurban bayramı olduğundan haberi olmayan, bayram ziyaretine gelenlere likörlü çikolata veren, kapısına christmas çelenkleri asan insanlar da bu toplumun fertleri. devletteki yüksek konumları nedeniyle insanları ve maddi kaynakları sömürmeyi hak sayan komutanlar, profesörler, milletvekilleri de öyle. evladının halini hatrını sormayıp, gerektiği kadar üzerine düşmediği için başını derde soktuğunda da kendinden başka herşeye kabahat arayanlar da öyle.

    tablo nedir biliyor musunuz? yerine göre kullanılan değer yargıları ve bunu işine geldiği gibi kullanan insanlar. oysa ki ahlaklı olmak demek, toplumsal yaşantıda genel kabul görmüş ilkeler ve bir takım kurallara uymak demektir. bunlar rastgele belirlenir olmuşsa, ilkeli, dürüst, disiplinli, haysiyetli olan insanlara bırakın salak muamelesini, hiç var olmaması gerekmiş gibi davranan bir toplum ahlaklı da sayılamaz. ne zaman ki mutlak hakimiyetçilerin içinden bir kesim çıkar da adil olmayı savunur; ne zaman ki din, millet ve bilimin ortak paydalarında buluşulur; ne zaman liberallik başlığı altında verilen yanlış bilgiler ve görgülere set çekilir; o zaman bu başlığın ve içindekilerin doğruluğunu sorgularım. aksi takdirde yazdıklarımın arkasındayım.

    son olarak, üç adet de referans sinema filmi adı vermek istiyorum, çelişkilerimizi güzel ifade ediyorlar:
    (bkz: namuslu)
    (bkz: yol)
    (bkz: takva)
    6 ...