önce Bim: kenar mahalle anayol, küçük şehir büyük şehir, il ilçe, köşe bucak demeden her gördüğü yere, özellikle de rakip süpermarket ve emektar bakkalların tam karşısına konuşlanan, her yerde standart şekle ve dizayna sahip çağımızın süpermarket virüsü. ucuz, kendine has markalar yaratması dolayısıyla aynı sektördeki diğer mallara fark atan ve bu yönüyle öğrenciden memur kesime hatta elit tabakaya kadar 27 saniyede girip çıkılabilecek derece pratik minimarketsel, pratik hede.
sonra emektar bakkal: bim vb marketlerin olmadığı dönemlerde her ailenin bir bakkalı vardı. o zamanlarda çocuklar ellerindeki bozukluklarla içeri girip önce:
- buna ne oluyoğğ?
diye sorar ve leblebi tozu, turbo sakız, cicoz veya çekilişlerden alabilirdi. evden bir şey almak için gittiklerinde de alacaklarını alıp,
- bakkal amca bakkal amca, yaz tahtaya, nah alırsın haftaya! niuhaha!
şeklinde kötü adam gibi gülerek çıkabilirlerdi. genelde herkesin yazdırdığı ve veresiye üzerinden çalışan bu emektarlar paranız yoksa bile aylarca beklerdi. insanlık öldü mü hocam vardı. bu ay olmazsa bir dahaki ay olurdu. bim de sizi ilk defa gören elemanın göstermelik samimiyet gösterisi ile gülerek "hoşgeldiniz" demesi yerine bir güleryüz zaten her şeyi anlatırdı. Konuşmadan da anlaşılırdı o vakit...
sonra düzen bozuldu. bim ve arkadaşları geldi. ara mahallelere bile girdiler. hem de bakkalların tam karşılarına dikildiler. bazen bir tanesi yetmedi, birkaç tanesi saldırdılar. çoluk çocuk kadın yaşlı genç demeden herkesi içlerine çektiler. artık bakkallarda "peşin satan veresiye satan" kısımlarında aynı çökkün adam vardı. bakkalde ekmekten ve sigaradan başka bir şey satılmaz, bim ile baş edemez olmuşlardı. veresiye defteri vardı ama ebatı bayağı bir incelmişti. alım gücü mü yükselmişti? keşke...
Bir gün o genç yine her zaman olduğu gibi bim'e gitti. alacağını aldı, dışarı çıktı. aslında fazla da bir şey almamıştı. ansızın karşısında oturan bakkal amcayı gördü. o amca onun çocukluğunu bilirdi. ona bedava leblebi tozu bile vermişti. çekilişten solo test ona orda çıkmıştı. bim bunları bilmezdi ama o bilirdi. bakkal amca elinde bim'den aldığı poşeti gördü, gözlerinin içine baktı. genç ne yapacağını şaşırmıştı, utandı. poşeti saklamaya çalıştı. başaramadı. artık olan olmuştu, ne fayda. o da biliyordu herkes gibi istediği yerden alabileceğini ama bilemiyordu işte... içi burkulmuştu. keşke dedi ve yere bakarak uzaklaştı... kahpe kader, kahpe.
küçük esnafı ezen düzen, ben senin ızdırabını...
edit: mına kodumun sözlüğünün hepsi mi bim'de çalışıyor lan? ibneler, neyi eksilediniz onu anlamadım. siktirin gidin nerden alırsanız alın...