canhıraş bi' şekilde loş evimizin hoş kokulu salonunu inleten, seksenlerden kalma eski telefonumuzdu.
arayan kardeşimdi:
"abi, bi' arkadaş sizin üniversitede işletme bölümünü kazanmış. seninle tanıştırayım da garibanın biraz çevresi olsun. belki bilirsin, çok yokluk çekti bunlar ve çocuk da asosyal zate..."
aradan iki gün geçti, kardeşim ekrem bahsettiği çocukla çıkıp yanıma geldi. ben de o yıllarda am üstünde göt sikiyorum
ayıptır söylemesi. -mühendis olmamıza rağmen- fen-edebiyatın kızlarıyla planlar yapmıştık. yanımda dört kız, bir erkek arkadaşım var. ekrem'le arkadaşı masamıza geldiler.
"merhaba abi, bu bahsettiğim arkadaşım mahmut!"
...
"mahmut merhaba desene, bak abim işte!"
"möraba ağbe!"
çocuk çok garibandı gerçekten, farklı bi' şivesi vardı ve konuşurken gözlerimize bakamıyordu.
"gel abicim yanıma, bak bunlar benim arkadaşlarım, ben de artık senin abinim. bi' sorun olursa eğer beni bul, olmadı arkadaşlarıma da ulaşabilirsin. sakın çekinme, aç mısın?"
"vör eleni öpem ağbe, seğolasan!"
"yok o'lum, olur mu öyle şey! bak yenisin daha, çok ihtiyacın olacak güvenebileceğin insanlara."
"zeynel ağğğbi bize bi' 1.5 iskender!! bol tereyağlı olsun, bak çocuk onca yoldan gelmiş!"
neyse efenim, mahmut'u iki ay boyunca hiç görmedim, sadece kardeşim aracılığıyla para yolluyordum kendisine.
bi' gün yine kantinde oturuyoruz, kahkahalarla mekanı inleten kızlı erkekli bi' grup girdi içeri. "kim bu hayvanlar?" diye sordu yanımdaki dilberlerden biri. kafamı çevirip baktığımda, grubun bize doğru ilerlediğini fark ettim ve birisiyle göz göze geldim. çapraz taktığı küçücük el çantasıyla bana doğru yürüyordu, yanıma geldi "n'aber koç!?" deyip enseme vurdu. rezil olmuştm kızların yanında.
evet bre romalılar, o orospu çocuğu; garibandır, asosyaldir, konuşmayı bilmez dediğimiz mahmut adam olmuştu ve abisine posta koymuştu.