"Aynı zamanda, Kusturica’nın Yugoslavya’dan yana biri olduğunu da biliyorum. Kendisinin de dediği gibi, yarı Boşnak veya tam Boşnak’tı, ama bütün bu halkların birarada Yugoslavya’yı oluşturduğunu görüyor ve Yugoslavya’ya o tek tek halklardan fazla değer veriyordu. Doğrusu, o ülkede ben yaşamış olsam, ben de öyle yapardım. Ama o halkların hepsi, Boşnaklar da, kendilerini Yugoslavya’nın üstüne koydular. Sonuçlar da ortada.
Daha Yugoslavya yokken, “Sırp-Hırvat-Sloven Krallığı”nın sonunda ve II. Dünya Savaşı sırasında, Nazi işgalinde, Naziler’le sıkı işbirliğine girenler yalnız Hırvatlar ve Ustaşe değil, aynı zamanda çok sayıda Boşnak’tı (tabii onların da hepsi değil). Son kıyamet koptuğunda, manyak gibi davranan Sırpların belleğinde bunlar da vardı. insanlar doğuştan manyak olmaz zaten, olmak durumunda kalırlar.
Hep anlattığım bir “eski Yugoslavya” hikâyesi vardır: doksanların başında, savaşa doğru giderken, Krajina’da olaylar patlak verdi, on bir kişi öldü. BM aceleyle bölgeye komisyonlar gönderdi, olayları öğrenmek için. Bir kasabaya giden komisyon oradaki ölü sayısını sorarak işe başlıyor. “Kırk dokuz” diyorlar. Komisyon telâşlanıyor, “Daha dün, toplamı on bir kişiydi! Nasıl oldu” diye soruyorlar. “Ha siz dünü mü sormuştunuz? Dün bir kişi. Kırk sekizi kırk bir yılından...”
Böyledir bu işler, kolay kolay unutulmaz. Hele unutturulmaya çalışılırsa hiç unutulmaz. Türkiye’de yaptıklarımızın unutulmadığı ve unutulmayacağı gibi. "
Bunu yazmış ve utanmadan sıkılmadan soykırıma bir tarihsel neden affetmiş ve kendininde belki aynısını yapacağını belirtmiştir. Peki hiç utanmadan sıkılmadan nasıl oluyorda dönemin yetkililerini suçluyor, Ermeni olaylarında. Acaba o yetkililerin gördüklerini görseydi ne yapardı?
Vakti zamanında Taraf'ın pazar eki verdiği günlerde Herge'in ırkçı çizgilerini, dönemine göre "dik duruş" sergilemesini bile makul bulmuş adamdır.