oturursunuz zar zor. tıklım tıklımdır otobüs. bir müddet oturarak gittikten sonra durağa yaklaştığınızı hissedince hemen hareketleneyim de yanımdaki yol versin kalkıp kapıya yanaşayım, inerken "bi saniye bi saniye" nidaları atmayayım diye düşünürsünüz. şoföre "ağır oool!" tarzı bi komut gitmemesi içindir bütün çabanız.
ama o da ne? yanınızdaki insan kılıklı gulyabani sizin hareketlenmenize tınmaz bile. sağa sola dönersiniz, cep telefonunu cebinize koyarsınız, saatinize bakarsınız ama yok. kılı kıpırdamaz adamın. en sonunda yavaşça "izin verir misiniz?" dersiniz adama. hemen bu soruyu bekliyormuşçasına çevirir kafasını size doğru ve o müthiş cümleyi kurar: "ben de inicem."
ulan sen de ineceksin de, bu ne soğukkanlılık? insan görünümlü yılan mısın bre mel'un? otobüste adım atacak yer yok, beni sola itip yanımdaki camdan dışarı mı atlayacaksın otobüs hareket halindeyken? van damme mısın olm? kalk iki terpen de işimize bakalım yahu.