türk hukuk sisteminin olmakla ölmek arasındaki gülünç durumunu ve acziyetini bizlere hazin şekilde hatırlatan durumdur. Çünkü türk yargısı meydanlardan kendisine meydan okuyan ayrılıkçı-bölücü kürtlerin ucuz meydan kabadayılığına göz yummuş, sınır kapılarına kapanıp özel mahkemeler kurmuş, bunları yaparken de hiçbir tereddüt duymamıştır. şimdi ise dava dosyası bile henüz tamamlanmamış bir soruşturmayı hiçbir hukuk normuna ugyun düşmeyecek şekilde onlarca kişiyi hürriyetinden mahrum edecek bir gerekçi olarak kullanmaktadır.
- türk hukuk sistemi zavallıdır, çünkü meydanlarda ülke bütünlüğüne açıkça düşmanlık çığırtkanlığı yapan kürt kabadayıları*nı bir şamarla adam edememiştir.
- türk hukuk sistemi zorbadır, çünkü ortada hukuken bir dava bulunmamasına rağmen kürtçüler hürriyetlerinden mahrum edilerek haksızlığa uğramıştır.
bu mesele tek bir bakımdan mühimdir, türk adaletinin bu tavrı, cinayetten suçlu kimselerin sırtını sıvazlayıp kırmızı ışık ihlalinden dolayı hapse atmaya benzemektedir. adalet odur ki vurmayı da bilir durmayı da bilir. bu ikisinin vaktini sapıtırsan ancak düşmanın eline koz verir, mazlum edebiyatına prim yaptırırsın. vaktiyle mazlum edebiyatı yapanlar ülke oylarının neredeyse yarısını bu suretle aldılar. şimdiki dilenciler de bu edebiyat üzerinden ne alır bilinmez ama bize yararı olmayacağı kesin.
son olarak şunu da eklemek şarttır; adaletin bu budalalığı elbette arkasında güçlü bir idarenin varlığını hissedemeyişinden, eksik-aksak teamüllere dayanarak anayasa değişikliğine giden sırtlan kümesinden duyduğu korkudan kaynaklanmaktadır.
şükür ki politikadan anlamıyoruz ve vicdanımızla aklımız neye hükmederse ona yöneliyoruz. yoksa vururken de dururken de tereddüt etmeyecek ırkçılar yetişmeyecekti.