jean jacques rousseau

entry176 galeri
    57.
  1. 1712-1778 yılları arasında yaşamış olan fransız düşünür. birçok konu hakkında fikirler belirtmesine rağmen benim ilgimi çeken iki önemli düşüncesi var. bir devletin çok büyümesinin o devleti zayıflattığı düşüncesini savunuyor. ama büyümekten kastımız nedir? rousseau'nun vurgu yaptığı şey nüfus ve sınırlar. aslında devletler burada bir ikileme düşüyorlar. devletler büyümek istiyorlar ve buna mecburlar. gelişebilmek için ve ekonomiyi canlı tutmak için nüfusun artması gerekiyor. sonuçta yapılması gereken birçok iş var. tarım, hayvancılık, sanayii, teknoloji vb. birçok konuda gelişmek durumunda devlet. bu gelişim için de insan gücüne ihtiyaç duyuluyor. insan gücünün yanında bunları yapabileceği bir alana ihtiyacı var. bundan dolayı da daha fazla alanı işgal etmek zorunda kalıyorlar. bu ihtiyaç da azalmıyor, sürekli artıyor. peki, nüfusun artması bir ülkeyi nasıl zayıflatır? ortak irade ile kişisel iradenin birbiriyle çatışması devletin zayıflamasına sebep oluyor. az nüfuslu bir ülkede ortak bazı şeyleri bulmak çok zor olmazken nüfus arttıkça kişisel irade ile ortak irade arasındaki fark da artıyor. bir ülkede herkesin aynı amaca sahip olması, aynı ideolojiyi benimsemesi de mümkün olmadığından sorunlar çıkıyor. insanları bir arada tutabilmek için ise kullanılan şey şiddet mekanizması oluyor. bu da doğal olarak halkın istemediği bir yöntem. çok uluslu devletlerde bunun etkisini rahat bir şekilde görebiliriz aslında. sanıyorum osmanlı imparatorluğu'nun yıkılışını ele almak yerinde olacaktır. çoğu kişinin de bildiği gibi osmanlı'nın yıkılışında rol oynayan etmenlerden birisi de milliyetçilik akımlarıydı. osmanlı, çok uluslu bir devletti ve dünya'da yaşanan olayların da etkisiyle ülkedeki azınlıklar durumlarından şikayet etmeye başladılar. merkezi otoritesi zayıflayan osmanlı da bu isyanları bastıramamıştı ve koskoca bir imparatorluğun sonunun başlangıcı start almıştı. bu örnek üzerinden gidilirse bir devletin büyümesi aynı zamanda zayıflaması demektir.

    rousseau'nun bir diğer önemli düşüncesi ise konfederasyon fikriydi. bu, ilk uluslararası örgüt fikirlerinden biridir. uluslararası alanda bir barış ortamının sağlanmasının ancak bir uluslararası örgüt ile mümkün olduğunu savunuyordu. ama bu projenin gerçekleşmesi için gerekli olan bazı şartlar vardı. ilk olarak, her ülkenin bu örgüte katılması gerekiyordu. ikincisi, uluslararası bir mahkeme gerekiyordu. son olarak da birlikten ayrılmanın zorlaştırılması gerekiyordu. bu şartlardan hepsinin mümkün olduğunu düşünmüyorum. her ülkenin bu örgüte katılmayı kabul etmesi pek mümkün gözükmüyor. zira her ülkenin çıkarlarına uygun bir örgüt kurmak imkansız kanımca. mutlaka bazı ülkeler sorun çıkartacaklardır. diğer şartlar ise daha makul gözüküyor. uluslararası bir mahkeme kurmak çok zor olmazdı. aynı zamanda birlikten ayrılmanın bazı yaptırımları olduğu takdirde son şart da tamamlanmış oluyor. ben bunları düşünüyordum. daha sonra rousseau'nun da aynı şekilde düşündüğünü öğrendim. bu fikri kendisi ortaya atmasına rağmen uygulamada başarılı olmasına kendisi de inanmıyormuş.

    günümüzde bu düşünceler çok ilginç gözükmeyebilir ama bu düşüncelerin 200 yıl önce ortaya çıktığını unutmamak gerek. o günlerde bu düşünceler devrim demekti.
    0 ...