ışık saçtın yürürken,
izbe dünyama yayılan altın tozları yapıştı karanlığın ciğerine ve aydınlattı yolumu,
aaah! çocukken biraz da gençken savaşmamış olsaydın maddi sıkıntılarla,
ve dik başlılığınla,
şimdilerde yazılan bu yazı sana değil bir meçhule olacaktı.
yarı uyumaklı gittiğin okuldan sonra simit satıp, geceleri arşınlamayacaktın gazete satarak sokakları.
biraz da yumuşak başlı olsaydın, sıkmasaydın her gün yumruklarını öfkeyle,
lise bitecekti ve hayalinin süsü hukuk fakültesi eğilecekti önünde saygıyla!
olmadı hiç biri, sen gördüğün işkenceleri acıyarak izledin lüks kafesinden.
adam olun yeter! derken hep adamlığından ödün vermeden,
aktarırdın beynindeki kitap arşivinin derlemelerini,
daha çok şey öğrenmeliydim senden, ama yetmedi vakit.
boşlukta hissetmemem gerektiğini anlatırken birgün,
kulağıma eğilip usulca,
ben olmayacağım yarın ama o hep var yavrum. demiştin ya!
bugün bir hoş oldu içim,
hatıraları kanattın,
hatırlayınca hüzün, özlem, sevgi, muhabbet...
sen o nu çok severdin,
ve o kendini sevenleri sever..
saygıyla eğiliyorum önünde baba!