aşkın yüzü suyu hürmetine arızasını görmezden gelip, alıp değer veriyorsunuz, onarıyorsunuz, bir aşk yaşıyorsunuz; adam gördüğü o değer karşısında kendini george clooney falan sanıp bir palazlanmaya başlıyor ve gidiyor. gittiği an gerçek hayatla ve kendisinin aslında öyle ahım şahım bir şey olmadığı gerçeğiyle karşılaşıp mutlu olamıyor.
arızalı olanı kendi arızasıyla baş başa bırakmak mı o halde en güzeli?
ya da sonradan mutsuzluğunu seyredip keyiflenmek mi?
kesin olan bir şey var ki; arızalı adam sizde de hafiften bir psikopatlık bırakıyor miras olarak... baştan bilin, öyle girin bu işlere...