konçerto başka, türkü apayrı bir tat.
kendim de türkü dinlemeyi seven, değişik versiyonlarına kadar her bir söyleyişe ulaşmaya çalışan (bölge bölge türkünün ezgisi aynı olsa da misal sözleri ve ismi değişebilmektedir) hatta öykülerine kadar araştıran bir insan olarak, konçerto ile türkünün aynı kefede tartılıp, analojik hata yapılmasını anlamıyorum. ikisi de ayrı tattır ve sanatın "dayatılanı" olmaz. sen yine klasik müzik dinleme ama görüş bildirirken en azından iki kuruşluk bilgin olsun.
türk ezgileri ile batılı kalıpların sentezini bu ülkede en iyi yapan ya da yapmaya çalışanlardan birinin fazıl say olduğunu, peki türk beşlerinin dünyada bizi temsil ederken türk ezgilerini eserlerinde kullandıklarını, bu eserlerin bütün dünya salonlarında çalınan sayılı eserlerimiz olduğunu biliyor musunuz? ha, "banane elin salonlarında çalmaktan amannn tırt" dersen, avrupa yakası'ndaki burhan altıntop bile senden daha düzeyli bir yerde değerlendirilecektir dünya ölçeğinde. avrupalı olmak için senelerdir kapıda bekleyen ama avrupanın insan birikiminin yarattığı değerlere "küs, oynamıyorum" demek çok taşralı kalmışlığın belirtisi olan bir tepkiselliktir. zira, bütün dünya biliyor ki, sanat toplumların kendilerini en yüksek derecede temsil etmelerine olanak veren bir lütuftur. hadise, tarkan, atiye ile bu iş olmaz arkadaşlar.
bundan sonra birilerinin üzerine bodoslama atlamadan önce en azından söz konusu adamın eserlerini bir gözden geçirin derim. reaktif bir milletiz vesselam, bu bizim en belirgin özelliğimiz ama bize de en çok zarar veren tarafımız bir yandan.
hiç bi şey bilmiyorsanız, erkin'den köçekçe'yi bir dinleyin bugün.