eve giriş çıkış zamanımız saatle değil aydınlık durumuyla ölçülürdü. sabah çıkılan sokaktan akşam ezanında dönülmesi mecburiyeti vardı. oyunların hiç birinde çıkar menfaat yoktu. misket oynarken karşımızdakinin bütün misketlerini hakederek kazansak ta hakkaniyetimizden ödün vermeyerek kendi misketlerimizi yine de paylaşırdık. yemek kavramımız yoktu, annemizin elimize tutuşturduğu salçalı ekmek en büyük zevkimizdi. internet yoktu, varsa da edepsiz bir şeydi. radyolarımız vardı, çocuk programları dinlerdik. gece mum yakıp masal okurdu annemiz ve bütün masallar iyi bir sona bağlanırdı. iyiler kazanırdı, kötüler layığını bulurdu. bakkaldan tipitip çalardık ve onun kokusu bizim için cennet kokusuyla eşdeğerdi. sokaktan geçen arabaların arkasından koşardık, çamura düşerdik, dizlerimiz kanardı, donumuza kadar ıslanırdık...mutluyduk.