başlamasına sayılı günler kalmasına rağmen, basketboldan anlayan tayfa ile alınmış finaller kombinesine sahip olmama rağmen bir türlü heyecanlanamadığım organizasyondur. hani o kadar heyecandan yoksunum ki izlediğim hazırlık maçları basketbola aç bünyeme yetmedi ama boğdu. sebebimi tam bilmesem de geçen avrupa basketbol şampiyonasındaki yunanistan maçında maç masasını izleyen pek sevdiğim saydığım türkiye teknik heyetinin benden daha şuursuz oluşunu sebebim ilan ediyorum. hazırlık periyodumuzda oynadığımız maçlar, sakatlıklar, ersan'ı ısrarla 3 oynatma çabası, enes'in isminin bile geçmemesi gibi olumsuzluklar vızımdır tırısımdır çünkü biz ne ışıklı hazırlık maçları ardından yaşadığımız felaket turnuvalar gördük, geçirdik... ama adeta boykot etmişçesine gelmeyen süperstarlar moralsizliğimin bir parçası olsa da bizim, yunanistan'ın, arjantin'in jenerasyonları adına son turnuva olması ve bizim bunlara yakından tanıklık edecek olmamız tek heyecan kalemdir.
türkiye= hazırlık maçlarında hiç iyi gözükmeseler de biz ülkesel bir genetik olarak her turnuvanın en süpriz adayıyız. birde buna seyirci faktörü ve ev sahibine gösterile klasik müsamahayı eklersek hazırlık dönemimizin getirdiği olumsuzlukları fazlasıyla silebiliriz.
arjantin= basketbolun nasıl oynandığını hep bilen kilit açmak için hep iyi bir yolu olan bir takım. jenerasyonun sonu olmaları arzularını ve tecrübelerini dahada belirginleştirecektir. faul alma ve gösterme yeteneklerine ekledikleri çamurvari öldüm havasına karşı sinirlenmemek elde olmasa da ev sahibi olarak en profesyonel seyirci rolünden çıkmamalıyız. kadroda bulunan her oyuncunun pas verme özelliği insanı kıskandıracak boyuttadır sakın akıllara 'bizim semih, ömer neden top bile süremiyor?' sorusu gelmesin çünkü onlar arjantinli. sokakta oynasalar bile pası eksik etmezler.
ispanya= gasol ve calderon olmasa bile turnuvanın favorisidir. temaslı pota altı oyunlarını, soğukkanlı dış şutlarını göstermeden maçı bitirmeyen basketbol çocuklarının da son jenerasyonu olsa da altyapıları fabrika kıvamında olması sebebiyle her 4 senede 1 aynı arzulu, sistemli ispanyayı görmek mümkün. ama karşı sahaya geçtiğinde her yerden 3lük atabilen navarro gibi bir mucizeye bir daha rastlar mıyız? bilemiyorum. o atsın, onu biraz daha rahat bırakalım diyebileceğimiz adamları her zaman vardır ve her zaman o adam başa bela açar.
yunanistan= tempoyu onlara emanet etmenin en tehlikeli olduğu takımdır. tempoyu düşürüp hızlandırmaları olağanüstü. abd koçunun tabiriyle 13 numaralı oyuncu * hep en iyi işleri yapar. papaloukas'ın olmayışı çok şaşırtıcı çünkü bu adam formsuz gibi yaşlı gibi dursa da benchten oyuna her dahil oluşunda alev alır. kendi alev alamazsa takımı alevlendirir. çok iyi bir turnuva takımıdır ve söylediğim gibi vitesleri baş döndürücüdür. kapatma faulü yaparsın ama onlar beline bıçak sokulmuş gibi kıvranırlar. teknik heyetinin kurtluğuna ve seyirciye dikkat...
abd= abd'dir her turnuvanın favorisidir ama rüya takımın uykusu bile olamazlar. hani şöyle çok ters bir maç oynasalar büyüleri bozulacak havaları mevcut. tamamen genç, aç ve kendilerini ispatlama havaları çok yerinde ama işlerin karıştığı anlarda patron'dan başka kendinize gelin veletler diyebilecek bir oyuncuları yok.
kevin durant= çok ayrı bir adam. gerçek abd kadrosu da gelse bu kadroda olması gereken adam.
türk seyirci= aman aman aman... lütfen bünyenizde en ufak futbolvari düşünceyi barındırmadan salonlara gidelim... olası saha içi dışı provokasyonlara uymayalım ve hep övündüğümüz misafirperverliğimizi gösterelim.
takımız oyuncularından herhangi biri turnuvanın en kötüsü performansına koşsa da onu ıslık, homurtu, yuhalama gibi negatiflemelerle süslemeyelim çünkü her parçaya ihtiyacımız var...