necip fazıl ile nazım'ı karşılaştırmak zaten başlı başına bir hatadan ibarettir. sen şiire klasik tarzda bakarsan nazım'ı anlaman zaten mümkün değildir. bunlar iki akımın öncüsüdür. ayrıca, şiir, beşiğe bebeyi koyup sallama sanatı değildir. şiir bazen düz yazıdır, bazen karmaşa, bazen uyum. nazım klasik türk şiirini bilmiyor muydu acaba? divan'dan anlamıyor muydu?,
bakın güzel bir örnek verelim,
akıyordu su
gösterip aynasında söğüt ağaçlarını.
salkımsöğütler yıkıyordu suda saçlarını!
yanan yalın kılıçları çarparak söğütlere
koşuyordu kızıl atlılar güneşin battığı yere!
birden
bire kuş gibi
vurulmuş gibi
kanadından
yaralı bir atlı yuvarlandı atından!
bağırmadı,
gidenleri geri çağırmadı,
baktı yalnız dolu gözlerle
uzaklaşan atlıların parıldayan nallarına!
ah ne yazık!
ne yazık ki ona
dörtnal giden atların köpüklü boynuna bir daha yatmayacak,
beyaz orduların ardında kılıç oynatmayacak!
akar suyun sesi dindi.
gölgeler gölgelendi
renkler silindi.
siyah örtüler indi
mavi gözlerine,
sarktı salkımsöğütler
sarı saçlarının
üzerine!
ağlama salkımsöğüt,
ağlama,
kara suyun aynasında el bağlama!
el bağlama!
ağlama!
--
şimdi kim beni nazım kötü şiir yazıyor diye ikna edebilir. karşılaştırma olayına girmiyorum. çünkü ikisi de farklı kulvarlarda yürüyen şairlerdir. bugünkü gençliğe sorarsan eğer der ki sana, küçük iskender necip fazıl'dan daha iyi şiir yazıyor. meselelere birazda antropolojik bakmak gerekir. öyle tepeden inme fikirlerle bu iki şairi karşılaştırıp şu iyidir bu kötüdür demek, kişinin konu hakkındaki bilgisizliği ve cehaletini gösterir.