öncelikli olarak ilk adımda baktığımızda, bir beşiktaş'lı olarak aurelio transferi benim ilk başta tepki gösterdiğim bir transferdi, lakin şöyle bakalım.
futbol açısından değerlendirecek olursak, beşiktaş orta sahasında bu sene kanatları saymazsak, ernst-guti-necip üçlüsü oynayacak. guti ve ernst tartışılmaz adamlar, fakat bu adamlar necip gibi 19'luk delikanlı değil, evet aurelio'da genç değil ama burada dem vurmak istediğim konu - beşiktaş bu sene üç kulvarda mücadele edecek. 50'ye yakın maç oynayacak. ve illa ki orta sahada sakatlıklar, kart cezalıları olacak. sen haftanın 3 günü, üç maçta erns-guti-necip'i bir arada bulamazsın. beşiktaş'ta bu mevkiide michael fink gibi bir "can adam" var lakin bu çocuk yabancı kontenjanı sebebiyle kadroda barınamayacak. o sebeple orta sahaya işinin ehli bir transfer şarttı, nokta atışı yapıldı.
duygusal yönüne gelirsek. rico paşa-aurelio kavgasında biz sadece görüntüleri biliyoruz. ama perde arkası hakkında pek çok iddia var. ne oldu ne bitti öğrenemedik. ki bu saatten sonra yapacak birşey de yok. rico mu haklı, marco tartışması bir yere vardırmaz adamı. ama şöyle de birşey var, biz beşiktaş taraftarı olarak duygusal olarak bu adamı istemeyiz ama beşiktaş'ın hocası schuster çıkıp "bana bir orta saha alın, iyi olsun, tecrübeli olsun ama yabancı kontenjanı doldurmasın" dediğinde kimi alacaksın? buna bir yanıt lazım. kime el atsan adamın türk pasaportu var diye ateş pahası, gurbetçilere el atamıyorsun bile orası kızgın ateş. o nedenle hocanın kararına saygı duymak gerekir.
bir de şu vardır. 2003 yılında ali tandoğan hemen önümde hiçbir olay yokken ibrahim üzülmez'e kafa attı. ibo'nun elmacık kemiği kırıldı ve beşiktaş'ın şampiyonluk mücadelesi verdiği en kritik haftalarda oynayamadı. ki o zaman kilit adamdı, alternatifi yoktu. ama daha sonra ali tandoğan ibrahim üzülmez'den özür diledi, elini öptü. beşiktaş'a geldi canla başla mücadele etti ve gitti.
o nedenle iki kişi arasında ne geçmiş, ne geçmemiş bilinmez. ama bu adamın beşiktaş'a katkı sağlayacağı aşikardır. gelip bir anda taraftarın gözdesi olmaz, ama yeri geldi mi alkışlanır, canla başla savaşarsa mücadelesinin hakkı verilir.
nasıl beşiktaş taraftarına el kol yapan sergen yalçın benim için "çok iyi bir futbolcu"dan öteye, asla büyük kaptan mertebesine gitmediyse, nasıl beşiktaş'ın ardından acayip acayip laflar eden oktay derelioğlu'nun jübilesinde stadda yerimi alıp da "oktay canım ciğerim" demek yerine sadece alkışladıysam bu da bu şekilde olacaktır.
beşiktaş taraftarı geçmişi unutmaz ama geçmişle yaşamaz.
ama unutmadığı geçmişe rağmen yiğidi öldürür hakkını verir.
hoşgeldin mehmet aurelio,
bu formaya layik olacak mücadeleyi vermen dileğiyle.