savaşa duyduğum bütün tiksinti ve nefrete karşın, o ilk günün anısını hiç unutmadım. binlerce, yüzbinlerce insan o gün barışta duymaları gereken karşılıklı bağlılığı ömürlerinde ilk olarak böylesine güçlü ve derinden duymaktaydı. iki milyonluk bir kent, hemen hemen elli milyonluk bir ülke bir daha yinelenemeyecek bir tarih olayını yaşadığını, küçücük varlığını bu kaynayan yığına atıp bütün bencilliklerden arınması gerektiğini hissediyordu. şu anda her yerden taşan bir kardeşlik duygusu, toplumsal konum,dil,sınıf,din ayrımlarının hepsini silmişti.hiç tanışmayan insanlar sokakta birbirleriyle konuşuyor, yıllardır birbirlerini görmezlikten gelenler el sıkışıyor ve her yerde hep canlı yüzlere rastlanıyordu. artık o eski tek başına kişiler değillerdi. bir yığına katılmış ve uluslaşmışlardı. başka zaman kimsenin önemsemediği kişilikleri bir anlam kazanmıştı.
eskiden bütün gününü mektupları ayırmakla geçiren, pazartesiden cumartesiye kadar hep bunu yapan küçük memurun da, yazıcı ve kunduracının da yaşayışına değişik ve romantik bir olanak karışıvermişti; kahraman olabilecekti. üniformalı herkesi kadınlar şimdiden alkışlıyordu. geride kalanlar bu romantik ünvanla ve saygıyla selamlıyordu onları. gündelik yaşayışın içinden alıp yükselten o bilinmez gücü doğruluyorlardı.
peace for our time.
1939 savaşının bir düşünce yanı vardı. özgürlük uğruna eldeki manevi değerlerin korunması için savaşılıyordu. savaş bir anlam kazanınca, insanlar daha çetin ve kararlı olur. 1914 savaşında ise, gerçeklerden hiçbirşey bilinmiyordu, o savaş daha iyi, hakları tanıyan bir barış dünyasını gerçekleştirmek gibi boş bir hayal uğruna verilmişti. insanlar boğazlanmaya sevinçle ve sarhoşlukla koşmuştu. başlarında çiçeklerlerden taçlar ve süngülerinin ucunda meşe yaprakları vardı. caddeler şenlik günlerindeki gibi aydınlanmış ve gürültülüydü.
stefan zweig
dünün dünyası.
avrupa da ikinci dünya savaşının akan kanına dayanamayan stefan zweig, güney amerika ya gitmiş ve savaşın neden olduğu vahşetin kol gezdiği bir dünyada yaşamayı dahi kabul etmeyerek intihar etmiştir.
oysa ki aynı aydın şahıs, kendisi gibi binlerce aydın beyninde içine düştüğü bir yanılgı ile birinci dünya savaşına alkış tutmuştur. kimyasal gazlarla, topların ve makineli tüfeklerin ölüm kusan namlularıyla, siper savaşlarının bomba çukurları ve siper tellerinde can verecek olan, birbirlerini süngü ile, bıçak ile, taş ile, kurşun ile, top ile, olmadı elleri ile öldürecek milyonlar insanlığın özgürlük mabedine gider gibi neşeli ve huzurlu gitmişlerdir savaşmaya.
geride kalan sevenleri ise özgürlük savaşlarını zaferleriyle taçlandıran kahramanlarının dönecekleri anın hayalini kurup, gururlanmışlardır. taki kan ve vahşetin kol gezdiği muharebe alanlarından akan irinin şehirlerine, evlerine ulaşmasına kadar.