her yaşanmışlık bir hayal öldürür akabinde her hayal bir yaşanmışlık..
''Nasıl başlamam gerektiğini bilmiyorum..
Üstünden seneler geçmiş bir şey hakkında konuşmak bazen zor olur.
Herkesi büyüten bir acısı olmuştur elbet..
Kimileri büyümektense küçülür gerçi..
Kendimle baş başa kaldığımda bile itiraf edemediğim şeyler var.
Kafamda dolanıyorlar ve beni hiç bir zaman terk etmediler ve bu iyi bir şey mi onu bile anlayamıyorum..
Fark ettimde aslında hiçbir şey bilmiyormuşum.
Ne kadar çok şey bildiğimi sanardım halbuki.
Uyuyamıyorum mesela..
Güçlü olmak zorunda hissettim.
Uygarlığım seneler önce yaşanan kıyamet esnasında yok oldu.
Tekrar inşa etmeye çalışıyorum ama tek başıma halledemiyorum sanırım.
Zira etrafa baktığımda her şey yine yıkık-dökük.. Ve böylesine ıssız bir yerde avare gibi dolanmaktan sıkılmadım değil.
Boynu bükük ve ıslak bir kız görüyorum..
Kirpikleri simsiyah ve uzun sanki pırlanta misali parlayan teniyle bütünleşsin diye yaratılmış gibiler..
Rugan derisi kırmızısı dudaklar artık yalan bile söyleyemiyor kendine öylesine çatlamışlar ki, konuşacak halde değiller..
Ah zavallı kız, inandığı her şey ona ihanet etmiş olmalı.
Yalnızlığın enfes tadını her gün tatmaktan, diğer lezzetleri algılayamaz hale gelmiş pembe dili..
Yağmur yağdığı vakit flu gibi netleşmez gökyüzü.
Ta ki şimşek çakana kadar..
Aydınlanır bir müddet.
Gökkuşağını sevmem, fazla renkli ve göz yoruyor..
Uygarlıkta işler ters gidiyor.
Bazı yerlerde hala donmuş kan kalıntıları var, inanabiliyor musunuz?
Hafif sisli, griye çalan buz mavisi dumanlar.
Yüzeye çıkamayan ruhlarız, derinliğin kekremsi tadına aşık olan.
Bıraksalar öleceğiz...
Bırakmıyorlar ki.
Bırakmazlar hiç.
Bırak!''