gün itibariyle üzerinden 11 yıl geçen felaket. şanslıydım, şehir dışındaydık, zaten de istanbul'da oturuyorduk, çok hissetmezdik yine sanırım. şanssızdım, teyzem yalova'da oturuyordu. onlara ulaşmamız iki gün sürdü. şanslıydık, canlı ulaştık. şanssızdık, iki günde ömrümüzün yarısı gitti sanki.. şanssızdık, komşuları ölmüştü.. şanssızdık, kuzenimin öğretmeni ölmüştü.. şanssızdık, bir sürü insan aynı gece ölmüştü.
deprem çadırlarını gördüm. annesi, babası, ablası, abisi, teyzesi, dayısı, amcası, halası, tanıdığı herkes ölmüş çocuklar vardı. hayatta kaldığına sevinemeyen, "keşke ben de..." diyen çocuklar. şükretmeyi öğrendim o gün. hayatta olduğum için, sevdiklerim hayatta olduğu için. bunları yaşadığımda 13 yaşındaydım. biz aile olarak hiç kayıp vermedik, burnu bile kanamadı akrabalarımın. sadece evleri, mahalleleri, şehirleri, düzenleri, hayatları yıkıldı. bu bile yeterliydi yas tutmak için.
kolonları çatlayan evimizden taşındık. ölüm korkusu ile yaşadık uzunca bir zaman. deprem çantası kapıda, yarı açık gözlerle uyuduk. okulların açıldığı gün istanbul'da deprem oldu. okullar süresiz kapandı.
dün gibi hatırlıyorum ben bunları. yazık... bakıyorum ki; sadece acıyı yaşamış olanlar hatırlıyor. 11 sene geçti diye unutulmuş. evlatlarını kaybedenler unutmadılar ama... bu tarz felaketler sadece birilerinin başına gelmez, bir gün bizim de başımıza gelebilir. unutmayalım. unutturmayalım. 17 ağustos bilmemne maçından az rağbet görüyorsa bu başlık, bizim ayıbımız.