Bende tarçın sende ıhlamur kokusu
Az mı dolandık Başkentin sokaklarında
Ama işte şölenin kaçınılmaz acısı
Bizim payımıza düştü sonunda*
(bkz: cemal süreya)
iri iri damlalarıyla yağmur üzüm salkımıydı doğum gününde
senin
şaşkın ve sırılsıklam durdum önünde senin
altın kubbeli bir ağaçtın
denizin ortasında
ilk ergenlik düşümden geliyorum sana
bu şehrin bana verdiği en tatlı yemiş en akıllı söz en insan sokaksın
günlük güneşlik rüzgârım benim
saçları saman sarısı kirpikleri mavi karım benim*
(bkz: nazım hikmet)
Zonguldak yolundayız
Dağların tepesinden
Birdenbire denizi göreceğiz
Denizi gökle bir göreceğiz
Şimal rüzgârları gelecek uzaktan
O yolcu, biz yolcu
Şimal rüzgârlarıyla öpüşeceğiz
Güneşli bir günde
Masmavi göreceğiz Karadeniz'i
Balkaya'dan Kapuz'a kadar
Karış karış biliriz biz bu şehri
Eki'nin çiçekli bahçeleri
Rıhtıma kömür taşıyan vagonlarıyla
Paydos saatlerinde yollara dökülen
Soluk benizli insanlarıyla.
Siyah akar Zonguldağın deresi
Yüzkarası değil, kömür karası
Böyle kazanılır ekmek parası*
(bkz: orhan veli kanık)
Yum gözünü, kalbine her ân yokluğunu üfür
Kendinden geçmek iman, kendinde olmak küfür*
(bkz: necip fazıl kısakürek)
Yakışmıyor cepheyi terk edişin
Mert dayanır, namert kaçar sevdiğim
Fazla sürmez hatanı fark edişin
Hasret eken , hüsran biçer sevdiğim*
(bkz: cemal safi)
bir yüzük yaptım sana güvercin teleğinden
Bir yüzük bükerek hoşçakal sözcüğünden*
(bkz: metin altıok)
Gidersen yıkılır bu kent, kuşlar da gider
Bir nehir gibi susarım yüzünün deltasında
Yanlış adresteydik, kimsesizdik belki
Sarışın bir şaşkınlık olurdu bütün ışıklar
Biz mi yalnızdık, durmadan yağmur yağardı
Üşür müydük nar çiçekleri ürperirken*
(bkz: ahmet telli)
Bugün yıkığım biliyor musun
Ezginim, çaresizim, umutsuzum
Bırakma beni, insanlar kötü
Bırakma beni korkuyorum
Bir deli otlar büyüyor içimde
Sancılıyım, yorgunum, kederliyim
Bu halini sevdim gitme kal
Çamurlar çirkefler içindeyim
Bırakma beni, insanlar kötü
Bırakma beni korkuyorum*
(bkz: ümit yaşar oğuzcan)
resmin rehindir gurbetimde
gurbetimde sesleri aşındırmış kimliksiz bir kasaba
ve senin kederini ıslatan o yağmurlar rehin
alnı özlemle dağınık bir akşam getirdim sana
sar, büyüt ellerinle, konuk et sıcaklığına
konuk et kanatları kanatılmış kuşlar getirdim sana*
(bkz: yılmaz odabaşı)
Bir anı bile kalmamıştır
Geceler boyu sevişmelerden;
Binlerce yıl uzaklardadır
Binlerce kez dokunduğun ten;
Yazabileceğin şiirler
Çoktan yazılıp bitmiştir;
Ölümdür yaşanan tek başına,
Aşk iki kişiliktir*
Güzeller güzeli ömrüm
Sana gitgide sevdalanıştayım
Nice emeklerle dokunmuş
Bir ince, bir nazlı nakıştayım
Küçük tasalara, tutkulara paydos
Çünkü evrenle aynı yaştayım
Başsız sonsuz doyumsuz
Bir başdöndürücü akıştayım*
(bkz: ataol behramoğlu)