bir avrupa ülkesi başbakan'ı düşünün;
her gün meydanlara çıkıyor,
avaz avaz ona buna laf yetiştiriyor,
kavga ediyor, hakaret ediyor.
isviçre'de bir başbakan düşünün:
bütün medyaları bir şekilde eline geçirmiş,
sabahtan akşama kadar halkın karşısında.
parti propagandası yapıyor, kendinden olmayanlara kin kusuyor, halkı kışkırtıyor,
hukuk devletinde bir başbakan düşünün:
telefonları dinletiyor,
insanları fişletiyor,
yargıyı etkiliyor:
kendine karşı olan bütün aydınları, generalleri yasa dışı yöntemlerle içeri aldırıyor.
hristiyan ülkesinde bir başbakan düşünün;
50-60 koruması ve yüzlerce gazeteciyle
her pazar kiliseye gidiyor,
din propagandası yapıyor.
almanya'da bir başbakan düşünün:
bu başbakan ve camiası hakkında yüzlerce yolsuzluk dosyaları bekliyor.
ve bu başbakan anayasa mahkemesinde yargılanmaktan kurtulmak için anayasa'yı değiştiriyor.
hayal gücünüzü fazla zorlamayın:
afrika ülkelerinin birisinde bir başbakan düşünün:
40-50 korumayla geziyor,
dünyanın en zengin başbakanları listelerine giriyor.
devletin uçağı ile zırt-pırt amerika'daki sülalesini ziyarete gidiyor.
fakir-fukaranın oylarını almak için de
onlara kömür, nohut, makarna dağıtıyor.
