Bir kaç türlü teknik adam var. Belli başlı türler iki tane. Sistem yaratan ve sisteme uyan.
Daum, neydi o romen adını unuttum. Bu gibi adamlar sistem adamıdır. Sisteme uyarlar. Değişiklik yapmazlar. Yapacaklarasa da medya yönetim filan baskı yapar. Başarısız da olmazlar bu taktikle. Günü kurtaırlar ama, geleceği heba ederler. Genç futbolcular isimli yaşlıların ardında heba olur gider.
Diğer tür, gordon milne, Frank Rijkaard gibi hocalardan oluşur. Onlar diğer takımların uyguladıkları sistemlerin kendilerince zaaflarını bulup, daha iyisini (yine kendilerince) oluştururlar. Bu sayede başarı kazanmak isterler. Yolları uzun ve dikenlidir. Başarılı olmaları için destekleyen bir yönetim olması gerekir. O yüzden işleri özellikle Türkiye gibi ülkelerde zordur.
O yüzden Löw, Hiddink bizim ülkemizde tu kaka olur. Süleyman Seba gibi bir başkan bulunabilirse gordon milne in beşiktaşı yaratılabilir. Arsen Wenger, Sir Alex Fergusson bizim ülkede ilk yarı gönderilir.
Bizim aslen ikinci tip, Fatih Terim (ilk dönem) gibi adamlara ihtiyacımız varken, yöneticilerimizin basiretsizliği, taraftarın sabırsızlığı, futbol yazarlarının futbolu bilmemeleri sebebiyle bu gibi adamların yolunu yapar fatih terim gibi (ikinci dönem) artık sistem adamı olmuş, medyadan mühim yerlerden tanıdık edinmiş kişileri alırız.
O yüzden Aykut Kocaman daha ilk yarı bitmeden gider cümlesini kurabiliyoruz. HAlbuki benim düşüncelerimi söylüyor. Bunu yapmak için zahmetli bir yola girmiş. Benim gözümde bu saatten sonra şapiyonluk yok. Çatır çatır top oynayan, karşısındaki takımın canını acıtan futbola ihtiyacım var benim. Geçen sene şampiyon olsak ne olacaktı? Benim için hiç kıymeti yoktu.
1 gol at kapan. Futbol mu bu?
Gene girdim bir yerden çıktım diğer yerden. Özetle Frank Rijkaard ı beğeniyorum. Aykut Kocaman ve kendisine zaman tanınmasını ve daha önemlisi isteklerini yaparak yardımcı olunmasını diliyorum. Lorik cana yı mı istemişti sizce Rijkaard?