bir fenerbahçeli olarak hatırladığım ve o anlara tanıklık ettiğim için kendi adıma sevindiğim maçtır.
daha çocuktuk o zamanlar, futbol tartışmalarında öyle teknik laflarla konuşamazdık karşımızdakiyle. en fazla "olm bizim takım sizi yener ki!" derdik fırat edasıyla. fenerbahçe'yi çok severdim, ama ezeli rekabetin çirkin yüzünü görmediğim, sırf türk takımı diye avrupa'da rakibini desteklemen gerektiğinin öğretildiği bir yaştaydım bu maçın olduğu gün. önemli maç dediler, kupa alacakmış galatasaray. içim de burkulmuyor değil hani, "keşke fener oynasaydı falan" diyorum. neyse maç başladı. "oyunun ilk dakikalarında galatasaray kontrollü" falan diyorlar televizyonda, anlamıyorum. sonra dakikalar ilerliyor. ama içim içimi yiyor hala. hem "yensinler" diyorum hem de "ama o zaman da bizim önümüze geçerler" diye üzülüyorum. çocukluk işte, hala geçmedi o kafam, huyum kurusun.
neyse ilk yarının son dakikası arif kaçırıyor ama öyle böyle değil. ofsayttan az buçuk çakmaya başladığımız yaşlar ama ofsaytı top alındığı anda olur sanıyorum. "arif ofsayt değil mi baba?" diyorum, o ise kaçan golün derdinde. neyse ikinci yarı bu defa hakan şükür'ün topu direkte patlıyor. sonra dakikalar birbirini kovalıyor. gittikçe heyecanlanıyorum, kupa abi sonuçta önemli bir şey yani.
uzatmalara geliniyor, hagi kırmızı kart görüyor. bülent'i omuzu sarılı bir şekilde oynamaya devam ederken görünce "vay be, ben olsam çıkardım herhalde!" diyorum. sonra henry soldan gelen ortaya öyle bir kafa vuruyor ki...
işte tam da o anda...
gözlerimi kapatmışım. bir anda açtım ki gol yok. taffarel çıkarmış, tam da direk dibinden. anlıyorum ki aslında rekabetin fanatikliğiyle kirlenmemiş olan bu çocuk, o gün maçın başından beri galatasaray'ı tutmuş. şimdi yapamadığım, içten içe bu sene de erken elense diye dua ettiğim takımın en büyük başarısına şahitlik ederken kendi kendime itirafta bulunmaktan kaçınmışım çocuk yaşta. sonra penaltılar, "popescu, hadi oğlum!" diye bağıran spiker... güzel maçtı vesselam. türk futbolunda bir ilkti.
sabah arkadaşım geldi yanıma, "bak doğru söyle akşam iyi yendik" dedi. sanki itiraz edicekmişim gibi bir surat ifadesi falan mı gördü acaba yüzümde? "haklısın," dedim, "iyiydiniz."