...bize geldiğinde rahat etsin diye kendi odamı verdim kendisine iki gün önce. kendisini yatırdım üstünü örttüm güzelce, pikesini sıkıştırdım komple kenarlardan vücuduna kırılacak bir eşyaymış gibi. misafirdi, bana emanetti. üşümesine, sinekler tarafından yenmesine gönlüm razı olamazdı. ben dedim salonda uyucam sen rahat et odam senindir. salona gidiyorum daha yolda mesaj,
ulaştın mı? çok merak ettim de :-)
ertesi gün kahvaltıdan sonra parka gittik, her açıdan fotoğraflarımızı çektik. sonra kendisini istanbul'a uğurladım terminalden. gözleri dolu dolu oldu. bana farkettirmemek için daha yolculuk başlamadan muavinden dankek istedi. muavin vermeyince bu sefer gerçekten ağladı. el sallaştık ve kamil koç ile şehrine geri döndü.
(bkz: şehirler arası aşk yaşamamak)