sevmeme hakkının kendisine ait olduğunu bilen ve onu kullanan insandır. özde bunu ifadelemesi samimiyet babında değerlendirilebilir. ifadelenmiştir zamanında, içsel derinlerde saklamaktansa dile dökülmüştür.
sevip sevmeme sübjektifliğinden öte, kadının söz hakkını istediği doğrultuda kullanabilmesinin önemini açımlayınca kısıtlama/ görece baskı ortamını hissettiren yasakçı zihniyete önayak olan şeriat yönetimine bu sözün yeşil değil koyu yeşil ışık yaktığını da es geçemeyiz. ee burda hanım kızımız ifadelemeleri çerçevesinde cumhuriyetin kazanımlarından en önemlisinin kendisine söz hakkını vermesi olduğunu görmüyor maalesef. elbet, herkes eleştirilmelidir, kimse tabu değildir o ayrı. fakat kazanım olarak düşündüğüm -türkiye'deki uygulamalarının ne ölçüde doğru olduğu demokratik zemin içinde tartışılır- cumhuriyet kim ne derse desin kadının evrensel mana da değerliliğini masaya yatırıyor. bu bilinmeli öncelikle. yoksa konuyu kısır döngü içinde sevmeye zorunluymuş edasında değerlemek havada kalır.
bu beyin cimnastiği şuna da uğrar tabi. ee ben kadınım ama benim ifade özgürlüğüm falan olmasın şeriat rejimim olsun başka hayattan hiç bir beklentim yok mantığı sabit güdülüyorsa o da o kişinin bileceği iştir. modern dünyada bu baskıcı ortamın içinde bir aşağı bir yukarı gider gelir artık. sancılarını memnuniyetle çekecek, yoğun isteği babında.