şehitlerimize üzülsek de, çok şerefsiz öldürsek de benim terör olaylarında baktığım tek şey var. ölümler duygusal bir bakış açısı yaratır.
önemli olan; diyarbakır hala bir türkiye cumhuriyeti şehri midir ve devlet orda mıdır... bazı arkadaşlar genelkurmay'ın şehitlerimize rağmen başarılıyız demesini eleştiriyor. genelkurmay'ın görevi şehit vermemek, terörist öldürmek değil. bu görevleri elbet var fakat ikincil görev.
asıl görevi türkiye cumhuriyeti'nin her karış toprağının türkiye cumhuriyeti'nin olduğunu gösterip korumak. yıllar önce şehit haberleri gelmiyordu, teröristler de ölmüyordu. ama doğu'da kırsal alanı hatta şehirleri ele geçirmiş bir pkk vardı. bunun önemini genç arkadaşların kavraması zor. tüm dünyada "gidemediğiniz toprak sizin değildir." avrupalı dışardan baktığında türk ordusunun, devletinin elinden çıkmış ve teröristlerin kontrolü altında halkın da baş kaldırmadığı bir pkk vardı. bu görünüş onlara kürtlerin pkk'yı destekleyip bir kurtuluş mücadelesi verdiği kanaatine ulaştırıyordu. şehirlerde bulunan valilerimize, kuvvetlerimize sanki sömürge valisi muamelesi yapılıyordu. hatta devlet büyük hatalar yapıp terörle mücadele yerine ölümler olmasın diyerek pkk yandaşı emniyet müdürleri, savcılar atamakda beis görmedi. bu emniyet müdürleri ve savcılar dinci örgütlerin pkk ile mücadelesinde pkk yanlısı tavır takındılar.
şu an ölümlere üzülsem de ülkemin her toprağının hala türkiye'nin olduğunu görüyorum. ölümler oluyorsa bile tsk başarılıdır. 28 şubat'tansonra terkettiğimiz topraklarımıza geri döndük... kimse kürtleri suçlamasın. devlet, zamanında teröristlerin insafına insanları terk eder, ohal ilan edip yakaladığını öldürür kırsalı umursamazsa insanlar neyin ne olacağını bilemeyip devletine güvenini kaybeder ve sonrasında ne olur bilinmez deyip pkk'ya mecburi destek verir.