%11.7 büyümeye rağmen ülkemiz insanının bunu beğenmemesi, daha yüksek hedefler istemesi çok güzel. biz yaşlılar çoğunlukla eksilerde büyüme oranları, enflasyon canavarı gibi şeyleri gördük. biz maddi açıdan dünümüz ile bugünümüz birbirine eşit olduğu zaman kendimizi mutlu saydık, fakirleşmedik diye sevindik.
şimdi ki gençler bunları yaşamadığı için daha büyük hedefleri bekliyor, yapılanlar onlara yeterli gelmiyor. büyüme oranı dedikleri şeyin iki günde iş ve ceplerine para koymasını bekliyorlar. umarım önce büyüme ve yıllar içinde yarattığı etkisinin olduğunu farkederler. büyüme dediğimiz şey sürekliyse kısa dönem etkilerinden çok, uzun dönemde etkisini gösterir. eskiden çoğu iktidar bu yüzden günü kurtarmak için yüksek maaşlar, yüksek enflasyon, yüksek faizler ile bir kaos yaşamayı, yaşatmayı uygun görmüştür. türk siyasetinde durmadan değişen iktidarlar, kısa aralıklarla yapılan seçimler partileri bu yönde zorlamıştır.
seçim ekonomisi dediğimiz şey de bu. olmadık mali kaynaklar oy kaygısı ile har vurup harman savrulur. kaynak olarak devlet, dışardan ve özel kişilerden yüksek faizle borçlanır. kit'lerde fazladan insanlar istihdam edilerek işsizlik önlenir, geçici olarak insanlar refah yaşar ve ardından devlet ekonomik bir kriza girip her türlü vergiyi artırır. insanlar ceplerine giren ve geçici refah sağlayan paranın kat kat fazlasını vergilerle öder.
avrupa'nın krize girmesinin sebebi dünya kaynaklarını aşırı vahşi kapitalizm ile sömürüp ele geçirmeleri, tüketmeleri. zaman içinde diğer ülkeler ile arasında öyle bir makas açıldı ki kazandığı paralarla aşırı refah içinde yaşadılar, sanki kazanç kaynakları hiç tükenmeyecek gibi birikim yapmak yerine paralarını teknolojik glişmelere aktardılar. bu teknoloji fakir ülkelerin kaynaklarını daha kolay ele geçirmelerini sağladı. fakat ürettiği teknolojiyi, mamülleri yine fakir ülkelere satacak ki para kazanacak. maalesef fakir ülkelerin bunları satın alacak kaynağı kalmadı. şimdi dünya ekonomisi fakirlerin kendini toplamasını bekliyor. bu kriz yıllarca sürer. vahşi kapitalizmin bedelini ödüyorlar. fakir ülkeleri süründürmek yerine öldürdüler. titan saadet zinciri diye bir şey vardı. dünya ekonomisini model alan bir zincir. bu zincir bir noktada tıkanacaktı ve tıkandı. artık yeni sömürülecek pazar kalmadı.
sanayi devrimini başlatan bu saadet zincirinin sonu geldi. şimdi zengin ülkeler alıştıkları refah düzeyini yaşayacakları kaynakları bulmakta zorlanıyorlar. para sahibi kuruluşlar, bankalar kredi verecek ve geri alabileceği ülkeler bulmakta zorlanıyorlar. artık yüksek faizle borç veremedikleri gibi düşük faizle para verecek sağlam ülkeler bile bulamıyorlar.
ülkemiz güzel bir şey yaptı. daha önce politik olaylar yüzünden yüksek enflasyon ve yarattığı krizler sonucu oluşan tecrübeyle alınan önlemlerle bankalar ve merkez bankası yüksek miktarda ana sermaye tuttu. politikacılar seçim ekonomisine girip bu kaynakları harcamadılar. özel bankalar ise sıkı kontrolle her zaman durumlarını kotrol altında tutmak zorunda kaldılar. sonuçta bir kriz yaşandığında kendi yağında uzun süre kavrulacak kadar maddi imkanları vardı. kriz tüm dünyayı etkilerken en sağlam ülkeler arasında görülen türkiye'nin yıldızı parladı. başka sermaye sahipleri paralarını verecek ülke olarak türkiye'yi gördüler.
bazılarımız dışardan gelen paranın geri çekildiğinde bizi zor durumda bırakabileceğini ifade ediyor. bence yanılıyorlar. çünkü aldığımız paralar bizim kalkınmamızı her şekilde hızlandırır. diğer ülkeler uzun süre toparlanamayacak. parayı çekip nereye götürecekler? o zamana kadar üretimimiz artacak. biz güçlendikçe zaten aldığımız düşük faizli krediler devede kulak kalacak. tek korkum iktidara geçici refah sağlayacağım diye kaynakları eskisi gibi hoyratça harcayan bir hükümet gelmesi. iktidarda olanların şu an gibi kontrollü bir büyüme sağlaması tercih edilen durumdur. nasıl olsa paramız var deyip yeni kitler açmak ve işsizliği bu sayede azaltmak mümkün. fakat sonuç olarak aşırı şişirilmiş kadrolar ve verimsiz üretim ile türkiye'nin ağzına sıçılıyor. **
sonuç olarak yüksek refah istemek hepimizin hakkı. ama özellikle yunanistan ve diğer batılı ülkelerin hatasına düşmemek lazım. ülkenin imkanları kadar refah yaşamak bizlerin uzun vadede çıkarınadır. devlet hepimize 3000 lira üzerinde maaş verebilir. para basar. maaşları öder. sonra şişirilmiş bir ekonomi ortaya çıkar. topladığı vergiler de ödediği maaş nispetinde yüksek olur. bakarsın kişi başına düşen milli gelir 36.000 lira. ama bir yerde tükenir. bunları çok yaşadık. önemli olan milli geliri devlet parasıyla artırmaktan önce onu devlet müdahalesi olmadan kendi kendine artmasını beklemek...