türk dilinin ve dünya şiirinin en mühim şairi, dev aşık, büyük vatansever, insan-eşitlik-onur sevdalısı, platonik aşkım koca nazım.
onun şiiri olmasaydı, hayatımda tanımlanamaz bir eksiklik olurdu. ne edebiyata bu kadar vurulurdum, ne aşka bu kadar imrenirdim, ne vatan sevgisi ne demek böylesine hissederdim.
yaşamak ne demek kimse onun gibi ifade edemedi, en büyük filozoflar bile... emperyalist kuklalarına çok adam sövdü şiiriyle. ama kimse onları kuvayi milliye atlarının kuyruklarına bağlamadı, ya da şehitlerini çağırmadı ''satıldık, uyanın'' diye... onun piraye piraye diye bağırası geldikçe, benim piraye olasım geldi, her okuyuşta o mektupları. kendimi piraye sanırım bazı bazı. şizofren eyledi nazım beni a dostlar. onun kadınlarından biri olmak hayali, shakespeare'in aşklarını yaşama hayalini solladı, o derece.
çok alacaklı gitti bu dünyadan 47 yıl önce. umarım alacaklarını ziyadesiyle tahsil ettiği bir yerdedir. düş dünyama, ruhuma, dost sohbetlerime kattıkları için teşekkür ediyorum ustaya. aşk ve saygıyla anıyorum
başucu kitabım ''piraye'ye mektuplar''dan...
1945 yılı
Aralık ayının dördü
ilk göz göze geldiğimiz günkü elbiseni çıkar sandıktan,
giyin, kuşan,
benze bahar ağaçlarına...
Hapisten
mektubun içinde yolladığım karanfili tak saçlarına,
kaldır, öpülesi çizgilerle kırışık beyaz, geniş alnını,
böyle bir günde yılgın ve kederli değil,
ne münasebet,
böyle bir günde bir isyan bayrağı gibi güzel olmalı Nâzım Hikmetin
kadını...